Öz Şefkat Nedir? Nasıl Uygulanır?
Kendimize Gösterdiğimiz Şefkat
Bu yazımda benim de yüksek lisans eğitimi sürecimde tanıştığım, yaşamımızda çok önemli bir yer edinen, ancak bazen ihmal ettiğimiz öz şefkat kavramına değinmek istiyorum. Öz şefkat konusundan önce şefkatin ne olduğunu tanımlamamızın konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacağını düşünüyorum.
Şefkat diğer insanların acılarını empatik, duyarlı ve sevecen bir biçimde karşılayabilme, bu acıları herkesin yaşayabileceği bir deneyim olarak görebilme, diğerlerinin acılarını kabul edebilme ve bu acıları yatıştırma isteği duyabilme durumudur. Şefkat durumu acıyı deneyimleyen kişiye karşı yargılayıcı olmamayı, onun acısını görebilmeyi ve bu acısını kabul etmeyi içerir. Şefkat durumu acısını gördüğümüz insan için sorumluk alma tutumudur. Öz şefkat kavramı da insanın bu şefkatli tutumu kendine gösterebilmesi olarak tanımlanmaktadır.
Doğu felsefesine göre acı insan yaşamının parçasıdır, herkes insan olduğu için acı çeker, acıdan kaçınılamaz. Ancak önemli olan acı ile uygun bir biçimde yaşamaktır. Öz şefkat de acı ve zor deneyimlerle uygun bir biçimde yaşamanın etkili bir yoludur. Öz şefkat üç farklı bileşene sahiptir. Bunlar, “öz eleştiriye karşı öz sevecenlik”, “yalıtılmışlığa karşı insanlığın ortak deneyimleri” ile “aşırı bütünleşmeye karşı bilinçli farkındalıktır (mindfulness)”. Öz şefkat kavramının daha iyi anlaşılabilmesi için bu alt bileşenlere değinecek olursak, öz-sevecenlik kişinin kendini sürekli olarak olumsuz bir biçimde değerlendirmesinden vazgeçmesi olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca kişinin yakın bir arkadaşına gösterebileceği şefkatli tutumu kendine gösterebilmesi olarak da tanımlanır. Kavramın bir diğer bileşeni olan insanlığın ortak deneyimleri kavramı ise hiçbir insanın mükemmel olmadığını, ve herkesin hata yapabileceğini belirtir. Burada kişinin başına gelen olayları herkesin başına gelebilecek olaylar olarak görmesi söz konusudur. Bu nedenle kişi duyduğu acı nedeniyle çevresi ile bağını koparmamaktadır. Böylece deneyimlediği acı ile aşırı bir biçimde özdeşleşmez, aksine acı ile arasına belli bir mesafe koyabilir.
Farkındalık da öz şefkatin bir bileşenidir. Farkındalık kavramı kendimize şefkat göstermemiz için öncelikle yaşadığımız acının farkında olmamız gerektiğini söylemektedir. Farkındalık acı veren duygu, düşünce ve olaylardan kaçmaktansa bu deneyimlerin bilinçli bir biçimde farkına varmamızı içerir. Olumsuz duyguları bastırmak yerine onları otantik, yani kendimize has bir biçimde yaşamamız bize kendimizi daha iyi hissettirir. Bastırmaya çalıştığımız acı verici duygularımız ve düşüncelerimiz depresyon, kaygı, anksiyete, somatizasyon problemleri gibi farklı psikolojik problemlerle ortaya çıkmaya devam etmektedir. Öz şefkat ve şefkat kavramlarının tanımları benzer olsa da bazen başkalarına gösterdiğimiz şefkati kendimize göstermeyi unutabiliriz, şefkat konusunda başkalarına daha cömert davranabiliriz. Kendimize şefkat gösterme konusundaki yanlılığımız birçok nedenden kaynaklanabilmektedir. Örneğin, kendimize şefkat gösterdiğimizde çevremizdekilerin bizi “bencil” ya da “kendini beğenmiş” olarak nitelemesinden çekinebiliriz. Ancak öz şefkat bencillik, keyfine düşkün olma, kendini beğenmiş olma ya da kendine acıma tutumları ile aynı anlama gelmemektedir. Öz şefkatli bir tutum benimsekte zorluk çekmemizin bir diğer nedeni de sıklıkla kendimizi acımasız bir şekilde eleştirirsek daha fazla motive olacağımızı, ve daha fazla başarıya ulaşacağımızı söyleyen bir içsel sesimizin olmasıdır. Bu içsel sesimiz nedeniyle zor zamanlarımızda kendimize anlayış gösterirsek motivasyonumuzu ve amaçlarımızı kaybedebileceğimizi düşünürüz. Kendimizi sert bir biçimde eleştiririz, suçlarız, sonunda da endişe, kaygı, stres gibi olumsuz duygularla baş başa kalırız. Ancak kendimize böyle zamanlarda anlayışla yaklaştığımızda umut, iyimserlik, kabul, sevgi, şefkat gibi yaşam enerjimizin daha yüksek olmasına destek olan olumlu duygulara sahip oluruz.
Kendimize şefkat gösterememiz çoğunlukla erken dönem çocukluk yaşantılarımzıdan, yaşamımızda önemli yer edinmiş belli travmalarımızdan da kaynaklanabilir. Kendimize yönelik algılarımız, değerlendirmelerimiz erken yaşlarımızda şekillenmeye başlar. Bu dönemde çevremizden aldığımız olumlu/olumsuz söylemleri kolayca içselleştirir, benimseriz. Çocukluğumuzda bizim için önemi figürler olan annemizin, babamızın, kardeşlerimizin, öğretmenlerimizin, bakıcılarımızın bize verdikleri mesajların doğru olduğuna inanırız. Örneğin, annemiz bize sürekli “sen başarısızsın, sen yapamazsın, sen ne anlarsın, bunu da başaramadın, sen yetersizsin” gibi mesajları verdiğinde biz gerçekten başarısız olduğumuza dair düşünceler geliştiririz, yaşam boyunca da “başarısız biri” olduğumuzu düşünebiliriz. Bu şekilde bir düşünceyi benimsediğimiz için de yaşamımızda en küçük bir başarısızlıkta “Ben başarısızım, demek ki annem haklıymış. Ben değersizim. Hiçbir şeyi düzgün yapamıyorum” gibi temelde var olan duygu ve düşüncelerimiz (şemalarımız) tetiklenebilir. Bu düşüncelerimiz tetiklendiğinde de kendimizi acımasız bir şekilde eleştirebiliriz. Sadece bu düşüncelere odaklanır, ve başarılı olduğumuz yanlarımızı göremeyebilir, öfke, endişe, stres gibi olumsuz duygulara açık hale gelebiliriz.
Yaşamımızda öz şefkatli bir tutum benimsemek birçok açıdan önemli etkilere sahip olabilecek, çok önemli bir değişimi başlatabilir. Öz şefkatli tutumlarımız kendimizi zor zamanlarımıza kabul edebilmemiz, kendimizi sevebilmemiz, acıyı doğru bir biçimde deneyimleyebilmemiz, iyimserlik, umut, sevgi, anlayış gibi tutumları geliştirebilmemiz için oldukça önemli işlevlere sahiptir. Öz şefkat tutumlarımızı geliştirebilmemiz için kendimize acı verici anlarımızda “Şu an bir acı yaşıyorum. Acı yaşamın bir parçasıdır. Ben de yaşamın bir parçası olduğuma göre acı benim de bir parçamdır. Bu acıyı kabul ediyorum. Aynı zamanda yaşadığım bu acı için kendime yardım edebilirim.” gibi bir söylemde bulunabiliriz.
Uzmanlarımız ve platformumuz hakkında daha fazla bilgi edinmek için 15 dakikalık ücretsiz seanslarımıza başvurabilirsiniz. Öz şefkate yaşamımızda daha fazla fırsat verebilmemiz dileğimle.
Görüşmek dileğimle.