kültür şoku

Kültür Şoku Nedir?: Başa Çıkmak için 5 Etkili Yöntem

Kültür Şoku Nedir?

Ait olduğumuz ülkeden ayrılarak yepyeni bir kültürde yaşamaya başlamak şüphesiz oldukça heyecan verici bir deneyim. Yeni bir ülkede yaşamak, ufkumuzun genişlemesi, kültürler arası ilişki becerilerimizin artması ve pek çok konuda farklı perspektifler edinebilmemiz için de oldukça faydalı olmakla birlikte, kişileri kimi zaman (hatta belki de çoğu zaman) dışlanma, yanlış anlaşılma, yalnızlık ve yoğun ev özlemi yaşama hisleriyle boğuşmak durumunda bırakabiliyor. Tüm bu rahatsız edici duygular ise aslında kültür şoku adı verilen bir kavramdan köken alıyor.
Eğer expat olmak ve kültür şoku yaşamak hakkında daha detaylı bilgi edinmek istiyorsanız yazımın devamını okumanız çok faydalı olacaktır. Kültür şoku yaşadığınızı düşünüyorsanız ve yazımın devamında listelediğim belirtileri gösteriyorsanız buraya tıklayarak, benden ya da  alanında uzman diğer meslektaşlarımdan online terapi alabilirsiniz.
Weaver (1994) kültür şokunu, "Yeni bir kültüre uyum sağlama sürecinden kaynaklanan stres" olarak tanımlayıp üç temel sebepten ileri geldiğini savunuyor:
  • Alışık olduğumuz kültürde yer alan tanıdık ipuçlarının ortadan kalkması
  • Kişiler arası ilişkilerde bozulma
  • Kimlik krizi
Her ne kadar "şok" kelimesi dolaylı olarak bir anlık nahoş bir sürpriz deneyimini ima ediyor olsa da, kültür şoku aslında dört farklı evreden oluşan ve uzun bir zamana yayılan karmaşık bir süreç. Her deneyimin özel ve biricik olması nedeniyle bu sürecin kişiden kişiye değişebileceğini göz önünde bulundurmakla birlikte, bu evreler bize kültür şoku sürecini anlama yolunda genel bir rehber olma niteliği taşıyor.
Gelin beraber bu dört evreye (Oberg, 1960) bir göz atalım:
 
1. Balayı: Yeni bir kültüre ayak basılan ilk an ile başlayıp birkaç günden birkaç haftaya kadar devam eden bu süreçte kişi çoğunlukla coşkulu hisseder. İçinde bulunulan yeni kültüre hayranlık duyma, merak ve heyecan hisleri ön plandadır.
 
2. Kriz: Hayal kırıklığı, kaygı, öfke, gerginlik, huzursuzluk gibi duygular yüzeye çıkar. Olumsuz duyguların patlak verme anı ise genellikle yerel halktan biri veya iş arkadaşlarıyla yaşanan bir yanlış anlaşılma anından, yalnızlık ve/veya ev özlemi (homesickness) hislerinden kaynaklanır.
 
3. Toparlanma/Yüzeysel Alışma: Kişi kültürel nüansları öğrenmeye başlar, kriz evresi yavaş yavaş çözümlenmeye başlamıştır. Her ne kadar kişi bu evrede dikkatini iş, aile, okul, hobiler gibi kendisi için gerçekten önem taşıyan alanlara kaydırmayı başarmış olsa da içinde bulunduğu kültüre hala tam anlamıyla adapte olmuş hissetmez.

4. Alışma: Kişi kendisini bu yeni kültürde güvende hisseder, mutludur ve uyum sağlamıştır. Pozitif tepkiler gösterir. Bu evreye ulaşmak genellikle birkaç ay ile birkaç yıl arasında değişen bir zaman alır.
Kültür şoku, yeni bir kültürde yaşamaya başlayan her birey için son derece normal, ve hatta kaçınılmaz, bir deneyim olmakla birlikte ne yazık ki bir o kadar da nahoş ve olumsuz bir tecrübe (Adler, 1975). Bununla birlikte, yukarıda bahsedilen süreçlerden geçmek öz güven duygusunun artması, problem çözme ve kültürler arası ilişki becerilerinin gelişmesi gibi oldukça pozitif sonuçları da beraberinde getiriyor (Milstein, 2005).
 

Kültür Şoku ile Başa Çıkmak için 5 Etkili Yöntem

İçinde bulunduğu yeni kültüre uyum sağlamak ve yukarıda bahsi geçen pozitif etkilerden yararlanmak isteyen herkesin bu amaç doğrultusunda uygulayabileceği birkaç basit teknikten bahsedelim:
 
1. Fransızların "Flanerie" Konseptini Benimseyin:
Flanerie, yürümek ve gözlemlemek konseptlerini aynı potada eriten bir kavram. Herhangi bir yere yetişme telaşı olmadan, çevremizdeki güzellikleri açık bir zihinle izlemek, keşfetmek anlamını taşıyor. Yeni bir şehire/ülkeye taşındığınızda dışarı çıkmanın, bu yeni şehrin sokaklarında yürümenin, lokal bir kafede biraz soluklanıp tadını çıkararak bir fincan kahve içmenin teröpatik etkisini yadsımayın. İçinde bulunduğunuz bu yeni dünyayı farkındalıkla gözlemlemeyi deneyin. Yeni şeyler denemekten korkmayın. En nihayetinde, hangi köşede hayatımıza yeni bir değer katacak bir güzellikle karşılaşacağımızı bilmiyoruz.
Muhteşem meyve ağaçları ve minik kolonihage evleriyle çevrili o güzel yürüyüş patikasını keşfettiğimde Oslo'ya taşınalı iki gün olmuştu. Süpermarkete ulaşabilmek için Google Maps'in gösterdiği sıkıcı, düz patikayı ikinci kez takip etmektense çevrede biraz yürüyüş yaparak (belki biraz da kaybolarak) yolumu bulmayı hedeflerken karşıma çıkıverdi bu patika. O günden bu yana hala ne zaman zihnimi boşaltmak, günlük hayatın karmaşasından bir nebze olsun uzaklaşmak istesem soluğu bu güzel yürüyüş patikasında alıyorum.
 
Korkmayın: dışarı çıkıp kaybolun, deneyin, keşfedin.
Unutmayın: güzel şeyler, siz onları keşfetmek için gerekli çabayı göstermediğiniz takdirde saklı kalmaya eğilimliler.
2. Meyankökü Şekerlemeleri Metaforunu Anımsayın:
Hollanda'da değişim öğrencisi olarak bulunduğum dönemde, "korkunç" meyankökü şekerlemeleriyle tanışmam uzun zaman almadı. Kelimenin tam anlamıyla dehşet verici bu ilk deneyimimin ardından kararımı kesin olarak vermiştim: bu berbat şekerlemeleri bir daha asla tatmayacaktım!
 
Fakat o da ne, seneler sonra Oslo'ya taşındığımda beni tekrar buluvermişti bu minik siyah şekerlemeler! Ve Norveçliler, şaşırtıcı bir şekilde, en az Hollandalılar kadar seviyor gözüküyorlardı bu şekerlemeleri. Bu kez, açık bir zihinle yaklaşmaya kararlıydım ve ilk deneyimimde edindiğim tüm olumsuz duyguları bir kenara bırakarak bir kez daha denemeye karar verdim.
Hayır, bir mucize gerçekleşmedi, ikinci deneyimim bir öncekinden farklı değildi. Türk damak tadım hala alışık değildi bu tada. Fakat bu defa, tek seferde kesin hüküm vermek yerine ne zaman meyan kökü şekerlemeleri ikram edilse kabul etmeye başladım. Ve asıl değişim işte o zaman gerçekleşmeye başladı. Zaman içinde bu ilginç tadı sevmeye başlamış, hatta arada sırada ikram edilmesini beklemeden marketten satın almaya başlamıştım.
Dolayısıyla, burada önemli olan nokta flanerie kavramını hayata geçirirken ve hayatınıza yeni deneyimler katma arayışındayken, alışık olmadığınız/sizin için yeni bir deneyim hakkında ilk denemede kesin hüküm vermemeniz. Kendinize ve bu yeni deneyime en az birkaç şans tanıyın. Meyankökü şekerlemeleri metaforunu kendinize hatırlatın.
Unutmayın: İlk kaçınma/hoşlanmama tepkisi aslında sabit bir tepki olmayabilir ve ilk birkaç deneyiminizde hiç sevmediğinizi düşündüğünüz herhangi bir şey zaman içerisinde çok sevdiğiniz ve keyif aldığınız alışkanlıklara dönüşebilir.
 
3. Konfor Alanınızdan Çıkıp Büyüme Alanınıza Giriş Yapın
Hepimiz psikolojik rahatlığı, konforu seviyoruz, bu doğru. Aşina olduğumuz eşyalar, rutinler, alışkanlıklar da bize tam olarak bu konforu sağlıyor. Peki neden bu böyle, hiç düşündünüz mü?
 
Evrimsel olarak, aşina olduğumuz yemekler, müzikler, aktiviteler, eşyalar ve çevrelerin bizi güvende hissettirmesinin bir sebebi var: belli ki onlarla önceki karşılaşmalarımız sonucunda hala hayattayız, bize zarar vermemişler. Haliyle, onlardan gelecekte zarar görme ihtimalimizin oldukça düşük olduğunu da biliyoruz. Fakat aşina olmadığımız tüm deneyimler bizi huzursuz ediyor, çünkü henüz bilişsel veri tabanımız bu deneyimlere ait bilgiler içermiyor. Dolayısıyla, beynimiz güvenirliğinden emin olana dek her yeni deneyime şüpheci yaklaşıyor, çünkü aslında tek amacı bizi "bilinmeyenden" yani "potansiyel tehlikeden" korumak.
 
Fakat korkmayın, bu "bilinmeyenden kaçınma" fenomenini alt etmek ve zihnimizin kontrolünü ele almak için faydalanabileceğimiz basit bir teknik var: salt maruz kalma etkisi (the mere exposure effect), veya bir başka deyişle "aşinalık beğeniyi doğurur" kuralı. Konsept oldukça basit: herhangi bir şeye ne kadar çok maruz kalırsak o şeyi sevme ihtimalimiz o kadar artıyor. Meyankökü şekerlemeleri hikayesini hatırlayın, bu siyah minik şekerlemeleri sevmeye başlamam için pek çok kez "maruz kalmam" gerekmişti.
Bu noktada kendinize şu soruyu soruyor olabilirsiniz: "Neden yeni deneyimlere aşinalık kazanmak ve en nihayetinde kendime sevdirebilmek için bunca emek harcayayım?”
 
Bir örnekle açıklamak gerekirse, diyelim ki A kişisi sadece Türk mutfağına ait yemekleri seviyor ve diğer dünya mutfaklarına ait yemekleri yemeyi reddederek konfor alanında kalmayı tercih ediyor. Buna karşılık, B kişisi seneler içerisinde Türk mutfağının yanı sıra Hint, İtalyan ve Asya mutfaklarına ait yemekleri de tadıp, kimilerine alışmak için yeterli zamanı da tanıdıktan sonra bu mutfaklara ait çoğu yemeği sevdiğini farkediyor. Sizce kimin daha “zengin” yemek deneyimlerine ve damak tadına sahip olma ihtimali daha yüksek: A'nın mı, yoksa B'nin mi? Aynı yaklaşım hayatta pek çok farklı alana uyarlamak mümkün: çeşitli müzik türleri, aktiviteler, sporlar vb.
 
Kısacası, aşinalık kazandığımız farklı deneyimlerin sayısı ile hayattan alacağımız haz arasında bir doğru orantı var. Ve farklı bit kültürde yaşıyor olmak, komfor alanımızdan ve aşina olduğumuz deneyimlerden bir adım öteye giderek büyüme alanımıza giriş yapabilmemizi kolaylaştıran en güzel yöntemlerden biri.
4. Eski Hobilerinizi ve Rutinlerinizi Devam Ettirin
Her ne kadar yeni deneyimler edinmenin önemi yadsınamaz olsa da, eğer sürekli "yeni"nin peşinde koşmak için kendimizi zorlarsak önemli bir riskle karşı karşıya kalabiliriz: büyüme alanının dışına çıkıp pek de keyifli olmayan panik alanına giriş yapmak. Oysa, yeni deneyimleri, halihazırda var olan alışkanlıklarımız ve rutinlerimizle birleştirmek bize tam kararında konfor hissi verecek ve büyüme alanında kalmamıza yardımcı olacaktır. Öyleyse, bu yeni kültüre geçiş yapmadan önce sahip olduğunuz hobileriniz, alışkanlıklarınız ve rutinlerinizi gözden geçirin ve küçük bir liste haline getirin. Belki yoga yapmayı, örgü örmeyi seviyordunuz, belki Yeşilçam filmleri izlemeyi, belki de balık tutmayı... Siz en çok keyif veren ve yeni yaşamınıza entegre edebileceğinizi düşündüğünüz birkaç maddeyi seçip hayata geçirmek için bir eylem planı hazırlayın.
5. Deneyimleriniz Üzerine Düşünün ve Paylaşın
Bu adımı gerçekleştirmenin iki temel yolu mevcut. Birinci yol "kaleminizi kullanmak"tan geçiyor. Bu seçeneği tercih ederseniz günlük tutmaya başlayabilir, deneyimlerinizi paylaştığınız bir blog kurabilir veya deneyimlerinizi yansıtan çizimler yapabilirsiniz. İkinci yol ise deneyimlerinizi, tercihen alanında uzman bir danışman ile, sözel olarak paylaşmayı içeriyor.
Bu adımların her biri, hayat koşturmacası içerisinde farkındalık kazanmanızı ve yeni deneyimleri sindirebilmenizi sağlayacaktır.

Kültür Şokunun Belirtileri

Eğer aşağıda yer alan semptomlardan bir veya birkaçına sahip olduğunuzu düşünüyorsanız lütfen uzman bir psikoloğun desteğini almakta gecikmeyin:

  • Ruh halinde ani değişimler
  • Kronik stres
  • Öz güven kaybı
  • Akut ağrılar
  • Sürekli üzgün duygu durumu
  • Yalnızlık hissi
  • Uyku problemleri
  • Melankoli
  • Ev özlemi (homesickness)
  • Sinirlilik
  • Kimliğini kaybetmişlik hissi
Unutmayın: Hiçbir kalıcı değişim bir gecede gerçekleşmiyor. Kendinize, yeni bir kültüre ve beraberinde gelen değişimlere alışmak için gerekli zamanı tanıyın ve ihtiyacınız doğrultusunda bir psikologdan psikolojik destek almaktan çekinmeyin.
Kaynakça
Adler, Peter s. (1975). The Transitional Experience: An Alternative View of Culture Shock. Journal of Humanistic Psychology, 15(4), 13–23. https://doi.org/10.1177/002216787501500403
Milstein, T. (2005). Transformation abroad: Sojourning and the perceived enhancement of self-efficacy. International Journal of Intercultural Relations. https://doi.org/10.1016/j.ijintrel.2005.05.005
Oberg, K. (1960). Cultural Shock: Adjustment to New Cultural Environments. Practical Anthropology, 7(4), 177–182. https://doi.org/10.1177/009182966000700405
Yazar
Avatar
Şebnem Akı KaraoğluUzman Psikolog2 Mart 2018
0/1500
Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı

Henüz yorum yapılmadı