antipsikotik ilaçlar

Antipsikotik İlaçlar ve Yan Etkileri

Psikolojik sağlığımız üzerinde etkileri olan ilaçların çoğu için genel olarak 'antidepresan' deme eğilimindeyiz. Peki gerçekten de psikoloji ve beyindeki kimyasal işleyiş üzerinde etkileri olan tüm ilaçlar antidepresan mıdır? 
Benzodiazepinler, antipsikotikler, antihistaminikler, serotonin geri alım inhibitörleri ve çok daha fazlasını hayatımızda birçok kez duymuşuzdur. 
Antipsikotikleri antidepresanlar ile karıştırmamızın en büyük sebeplerinden biri de, her ikisini de depresyon ve anksiyete üzerindeki etkileri sebebiyle duymuş olmamız olası. Bu yazımızda antipsikotikler hakkında merak ettiklerinizi sizler için derlemeye çalıştık. 
Herhangi bir ilacı kullanıp kullanmamanız veya nasıl kullanacağınız yönündeki en doğru ve sağlıklı karar; sizi muayene edecek olan doktorunuzun kararıdır. Yazımız yalnızca, belki de tarafınıza reçete edilmiş olan bu ilaç grubu hakkında merak ettikleriniz konusunda genel bir bilgilendirme yapmak niyeti ile kaleme alınmış olup; ilaç kullanımının kişiden kişiye ve hastalığın seyrine göre kişiye özel olarak doktor tarafından planlanması gerektiğini hatırlatmak isteriz.
Keyifli okumalar dileriz…


Antipsikotik İlaçlar Nedir?

Her ne kadar en bilinenleri antidepresanlar olsa da; elbette psikoloji deryası birçok farklı durumu içinde barındırır ve psikiyatri ilaçları antidepresanlardan ibaret değildir. 

Tıpkı antidepresanlar gibi ancak doktor kontrolünde kullanılabilecek başka birçok psikiyatrik ilaç grubu da bulunmaktadır. Antipsikotikler de bu ilaç gruplarının içinde yer almaktadır. 

1950’li yıllardan itibaren psikiyatrik hastalıkların tedavisinde aktif olarak kullanılmaya başlayan antipsikotik ilaçlar, ilk etapta daha kısıtlı bir kullanım alanına sahipken günümüzde birçok psikolojik hastalığın tedavisinde tercih edilebilmektedir. 

Genellikle düşük dozlarda tercih edilen antipsikotiklerin kullanım dozu elbette doktorun vereceği karara göre değişecektir. 

Antipsikotik, Antidepresan Mıdır?

Antipsikotikler bazı kişiler tarafından antidepresan ilaçların bir türü olarak bilinmektedir. Ancak bu bilgi yanlıştır ve her iki grup da başlı başına, farklı iki ilaç türüdür ve kendine özgüdür. 

Her ne kadar depresyon ve anksiyete bozukluklarında da tercih edilse de antipsikotiklerin en yaygın kullanıldığı bozukluklar psikoz ve şizofreni iken antidepresanlar sıklıkla depresyon ve anksiyete tedavisinde tercih edilmektedir. 

Antipsikotiklerin Kullanım Alanları

Antipsikotikler adından anlaşılacağı üzere, psikotik bozuklukların tedavisinde reçete edilmektedir. Ancak elbette tek kullanım alanı psikotik bozuklukların tedavisi değildir. 

Günümüzde birçok alanda kullanılan antipsikotiklerin kullanım alanlarını şöyle sıralayabiliriz:

Antipsikotiklerin Etki Mekanizması

Her ilaç grubu kendine özgü bir etki mekanizmasına sahiptir ve bfarklı hastalıkların tedavilerinde hizmet ederler. Antipsikotik grubu ilaçların da kendine özgü bir etki mekanizması vardır ve bu grupta yer alan ilaçların en temel etki mekanizması; dopamin reseptör antagonizması denilen mekanizmadır. 

Bu etki mekanizması sayesinde antipsikotik ilaçlar, hastalığın belirtisi olan pozitif semptomları azaltır. Belirtmemiz gerekir ki her ne kadar temel etki mekanizması dopamin reseptör antagonizması olsa da, özellikle yeni nesil antipsikotik grubu ilaçlarda serotonerjik 5- HT2a reseptörüne inhibisyon mekanizması da tercih edilmektedir. Daha anlaşılır bir ifadeyle; bu mekanizma sayesinde ilaçların negatif etkileri azaltılmıştır. 

Yaygın Antipsikotik Türleri

Antipsikotik ilaç grubunda birçok farklı tür ilaç yer almaktadır. Öyle ki bu ilaçlar tipik ve atipik olmak üzere kendi içinde de iki ayrı sınıfta gruplanmıştır. Bunlardan en yaygın kullanılanları ise şöyledir:

  • Flupentiksol (tipik)
  • Ziprasidon (atipik)
  • Sülpirid (tipik)
  • Risperidon (atipik)
  • Klozapin (atipik)
  • Klorpromazin (tipik)
  • Paliperidon (atipik)

Antipsikotiklerin Kullanım Şekli

Antipsikotikler oral yoldan alınan formda olabileceği gibi, son yıllarda damar yolu ile enjekte edilen şekilde de üretimi gerçekleştirilebilmektedir. Ayrıca kısa süreli kullanılması gereken türleri olduğu gibi uzun süreli kullanım gereken türleri de bulunmaktadır. 

Aynı şekilde, kullanılması gereken doz miktarı da ilaca ve tedavisi için kullanılacağı hastalığın şiddetine göre değişiklik gösterecektir. Bununla birlikte tek doz kullanımda ilacın kullanımı genelde gece gerçekleşirken; tedavinin ilk aşamalarında kullanılacak dozun 3 veya 4’e bölünerek gerçekleştirilmesi genellikle doktorlar tarafından önerilmektedir. 

Dolayısıyla antipsikotik grubundaki her ilaca göre kullanım şekilleri değişecektir ve bu konuda sizi en iyi yönlendirebilecek kişi elbette doktorunuzdur. Reçeteli veya reçetesiz herhangi bir ilacı yalnızca doktorunuzun bilgi ve tavsiyesi doğrultusunda kullanmalı ve kullanımınız sırasında doktorunuzun reçetesi dışına çıkmamalısınız. 

Antipsikotik İlaçların Yan Etkileri

Antipsikotik ilaçlar her ne kadar birçok psikolojik hastalığın semptomlarını devre dışı bırakacak bir etki mekanizmasına sahip olsa da, her ilaç gibi negatif yan etkilere de sahip olabilmektedir. 

Öncelikle en sık görülen antipsikotik yan etkilerin bilincinde olmak ve ilacın kullanımını bu ölçüde değerlendirmek oldukça önemlidir. 

Antipsikotik ilaçların en sık görülen yan etkileri:

  • Baş ağrısı,
  • Uyku hali,
  • Sersemlik,
  • Huzursuzluk,
  • Aşırı hareketlilik,
  • Kaslarda (özellikle boyun) kasılma,
  • Hareketlerde yavaşlama,
  • Özellikle ellerde titreme

 

Antipsikotik grubu ilaçların diğer yan etkileri ise şöyle sıralanabilir:

Antipsikotik Bağımlılığı ve Yoksunluk Belirtileri

İlaç kullanımı mutlaka doktor gözetiminde olması ve oldukça dikkat edilmesi gereken bir tedavi şeklidir. Öyle ki bazı ilaçların kullanımı bağımlılık yapabilir ve kontrolsüz bırakılması halinde yoksunluk sendromu belirtileri görülebilir. 

Ancak antipsikotik ilaçların fiziksel ya da psikolojik bağımlılığa neden olmadığı bilinmektedir. Bizce yine de antipsikotik grubu ilaçların kullanımına da oldukça dikkat edilmelidir.
Hatta hatırlatmakta fayda var ki, bitkisel takviyeler veya vitaminler bile doktor kontrolü altında kullanılmalıdır. Kullanmakta olduğunuz herhangi bir ilaç ile etkileşime girebilir veya bazı değerlerinizin azlığı veya fazlalığına sebep olup yeni sorunlar doğurabilirler. 

Aynı şekilde ilaç kullanımını bırakırken hatalı hareket edilmesi de yoksunluk sendromuna neden olabilir. Yoksunluk sendromunun en önemli belirtileri ise şöyledir:

  • İştah kaybı,
  • Baş ağrısı,
  • Halsizlik ve yorgunluk,
  • Terleme,
  • Titreme,
  • Kusma ve mide bulantısı,
  • Halüsinasyon,
  • Gerginlik,
  • Bilinci kontrol edememe

 

Dolayısıyla ,eğer antipsikotik ilaç kullanıyorsanız ilacı bırakma evresinde iken saydığımız belirtilerin gözlemlenmesi halinde mutlaka doktorunuzu bilgilendirmelisiniz. 

Antipsikotik Zehirlenmesi

Antipsikotik ilaçlar ve bunun yanında antiparkinson ilaçlar, antidepresan ilaçlar ve antihistaminik ilaçlar kimi zaman antikolinerjik zehirlenme denen bir soruna yol açabilmektedir. 

Hipertansyon, hipertemi, taşikardi gibi birçok başka olumsuz durumu da beraberinde getirebilen antikolinerjik zehirlenme hali hayati tehlikeye neden olan nöbetlere dahi sebep olabilmektedir. 

Dolayısıyla ilaç kullanımının oldukça dikkatli gözlenmesi, sürecin bir doktor tarafından yönetilmesi, herhangi bir yan etki gözlemlendiğinde doktora muhakkak bilgi verilmesi ve ilacın kullanımının da oldukça dikkatli bırakılması çok önemlidir. 

Antipsikotiklerin Diğer İlaçlarla Etkileşimleri 

Tüm ilaçlar başka bazı ilaçlar ile etkileşim içine girme potansiyeline sahiptir ve dolayısıyla hangi ilacın hangi ilaçla etkileşim içine gireceği dikkatli değerlendirilerek ilaç kullanım süreci yönetilmelidir. 

Örneğin özellikle klozapin ve haloperidol türü antipsikotik ilaçlar, SSRI grubu bir antidepresan ilaç olan fluvoksamin ile etkileşim içine girmekte ve bu ilaç, antiseptiklerin serum konsantrasyonunda artışa neden olmaktadır. Bu da antipsikotiklerin SSRI grubu antidepresan ilaçları potansiyelize ettiğinin, yani bu ilaçların etkisini artırdığının bir göstergesidir.  

Aynı şekilde başka bazı antidepresanlar da antipsikotikler ile etkileşim içine girmektedir. 

Lokal anestezikler ile droperidolün etkileşimi ise negatiftir ve antipsikotiklerin negatif ilaç etkileşimlerine verilebilecek en güzel örneklerdendir. 

Hamilelik ve Emzirme Dönemlerinde Antipsikotik Kullanımı

Hamilelik ve emzirme dönemleri kadın vücudunun oldukça hassas olduğu, hormon dengelerinin optimal düzeyden uzaklaştığı ve dolayısıyla oldukça dikkatli hareket edilmesi gereken dönemlerdir. 

Haliyle bu iki dönemde de kullanılmaması gereken ilaçlar da özellikle dikkat edilmesi gereken önemli bir konudur. 

Antipsikotik ilaçlar yukarıda da saydığımız bazı yan etkilere neden olabilecektir ve ayrıca etki mekanizması göz önüne alındığında hamilelerde de emziren annelerde de bazı reaksiyonlara neden olabileceği açıktır. 

Özellikle hamilelikte antipsikotik ilaç kullanımının bebekte sarılık belirtilerine neden olabileceği bilinmektedir. Emziren annelerde ise her ne kadar anne sütüne geçse de antipsikotik ilaçların bebeğe yansıyan belirgin bir farmakolojik etkisi tespit edilmemiştir. 

Belirtmemiz gerekir ki hamilelikte ve emzirmede antipsikotik ilaçların hangi türünün kullanılabileceği ve hangi dozlarda kullanılması gerektiği doktorun karar vermesi gereken hassas bir konudur. 

Öyle ki antipsikotik ilaçların bazı türlerinde yenidoğana yansıyan önemli etkiler gözlemlenirken bazılarında herhangi bir negatif etki gözlemlenmemiştir. Örneğin; Flufenazin ilacı için önemli negatif yan etkiler gözlemlenirken yine bir antipsikotik ilaç olan perfenazin kullanımında yan etki gözlemlenmemiştir. 

Kısacası; ilaçlar hakkında kendi araştırmanızı yapıp bilgi sahibi olmanız önemlidir, fakat ne kadar bilginizin doğruluğundan emin olsanız bile doktor gözetiminde olmaksızın herhangi bir ilaç kullanmanız istemediğiniz yeni sağlık sorunlarını beraberinde getirme olasılığına sahiptir. 
Eğer araştırmalarınız doğrultusunda, dokorunuzun size reçete ettiği ilaç üzerine şüpheleriniz varsa, bu şüphelerinizi doktorunuzla paylaşmanız ve isterseniz farklı doktor görüşü de almanız en sağlıklı seçenek olacaktır. 
Doktor onayı olmaksızın herhangi bir ilaca başlamak, doktorunuzun reçete ettiği ilacı kullanmayı bırakmak veya başka birine ilaç tavsiyesinde bulunmak oldukça tehlikelidir.

 

Yazar
Avatar
Şebnem Akı KaraoğluUzman Psikolog17 Eylül 2024
0/1500
Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı

Henüz yorum yapılmadı