Uyum ve Davranış Sorunlarının Çocuk Gelişimindeki Etkileri
- Uyum ve Davranış Bozukluklarının Nedenleri
- En Sık Görülen Davranış Bozuklukları
- Uyum ve Davranış Bozukluklarının Belirtileri
- Uyum ve Davranış Bozukluklarının Yaş Gruplarına Göre Dağılımı
- Ailelerin ve Okulun Rolü
- Uyum ve Davranış Bozukluklarının Çocukların Psikolojik Gelişimi Üzerindeki Etkileri
- Davranış ve Uyum Bozuklukları ile Baş Etme Yöntemleri
- Ailelere Öneriler Çocuğun Davranışlarını Anlama ve Destekleme
- Davranış Bozukluklarının Önlenmesi
- Davranış Bozuklukları ve Stigmatizasyon
Çocuklar, gelişim sürecinde bazı zamanlarda davranış bozuklukları gösterebilir ve çevreye uyum sağlamakta zorlanabilir. Bu davranış ve uyum bozuklukları çoğu zaman; çocuğun bazı iç çatışmalarından kaynaklı olarak kendini gösteren sinirlilik, ağlama krizleri, hırçınlık, yalan, küfür gibi davranışlar ile özdeşleşmiştir.
Bu uyumsuzluk durumu çocuğun gelişimine, ailesi ve çevresi olan ilişkisine ve kabul edilebilirliğine olumsuz olarak yansıyacaktır. Ancak burada önemli olan çocuğun gelişim evresine uygun olarak uyum sağlamakta zorlanmasının normal sayılabileceği şeylerin uyum ve davranış bozukluğu olarak algılanmamasıdır. Bunun için ebeveynlerin; çocuğun duygusal, psikolojik, zihinsel ve fiziksel gelişimini yakından takip etmeleri gerekmektedir.
Uyum ve Davranış Bozukluklarının Nedenleri
Uyum ve davranış bozuklukları çocuklarda farklı nedenlerle ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenlerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
Yetersizlik kaygısı: Anne babanın fazla koruyucu profiller olması kimi zaman çocukta öz güvensizliğe ve bunun getirdiği bir yetersizlik dürtüsüne neden olur. Bu yetersizlik hissinin beraberinde getirdiği refleksler ise başkalarına bağımlı olma dürtüsü, fazla kırılgan ve duygusal davranışlardır. Bu durum çocukta zamanla yoğunlaşarak uyum ve davranış bozukluklarına neden olacaktır.
Dikkat çekmek: Özellikle birden fazla çocuklu ailelerde yeterli ilgi ve sevgiyi almadığını düşünen çocuklar çoğu zaman uyum ve davranış bozuklukları göstererek bir nevi dikkat çekme çabası içine gireceklerdir.
İntikam dürtüsü: İlginç olan bir başka uyum ve davranış bozuklukları nedeni de, çocuklarda intikam alma dürtüsüdür. Ebeveynler arasında gürültülü kavgalar ve hatta şiddetin var olduğu bir evde büyüyen çocuklar uyum ve davranış bozuklukları geliştirerek öfke atakları, ağlama krizleri gibi atraksiyonlar ile bir nevi intikam alma güdüsü geliştirebileceklerdir.
Ebeveynleri üzerinde güç gösterisi yapma isteği: Ebeveynleri tarafından baskılanarak ve korkutularak büyütülen çocuklar kimi zaman ebeveynlerine güçlü olduğunu gösterme dürtüsü geliştirecek ve bunun etkisi ile uyum ve davranış bozuklukları göstereceklerdir.
En Sık Görülen Davranış Bozuklukları
Çocukta en sık görülen davranış bozukluğunun kekemelik olduğu söylenebilir. Burada davranış bozukluğu olarak kekemelikten bahsederken; biyolojik herhangi bir nedene bağlı olarak ortaya çıkmayan, tamamen psikolojik nedenlere dayalı bir davranış bozukluğu olarak görülen kekemeliği baz almak gerekir.
Travmatik bir olay yaşayan, gürültülü ve şiddetin hakim olduğu bir evde kendini ifade edemeden büyüyen, ebeveynleri sorunlu bir boşanma yaşayan ya da buna benzer bir travma ile aşırı korku duyan çocuklarda kekemelik görülme olasılığı oldukça fazladır. Bu tarzda bir kekemeliğin düzelmesi için çoğu zaman altında yatan nedenin üstüne gidilmelidir.
Çocuklarda sıklıkla karşımıza çıkan bir başka davranış bozukluğu da tırnak yeme alışkanlığıdır. Aşırı baskı ile büyüyen çocuklarda, duydukları kaygının bir yansıması olarak çoğu zaman tırnak yeme dürtüsü kendini göstermektedir. Çocuğun yeterli ilgiyi görmemesi, çocuktan hep mükemmelin beklenmesi gibi tutumların yol açtığı kaygı; sonucunda tırnak yemeye neden olacaktır.
Çocuklarda sıklıkla görülen bir başka davranış bozukluğu da parmak emme alışkanlığıdır. Bu davranış genellikle stres, korku ve kaygının bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Çocuk; bilinçaltında güvende olduğu döneme dönme ve rahatlama ihtiyacının var olması durumunda, parmak emmenin normal bir davranış olarak görüldüğü bebekliğe bir dönüş yaparak parmak emme alışkanlığını tekrar geliştirebilecektir.
Uyum ve Davranış Bozukluklarının Belirtileri
Birçok farklı uyum ve davranış bozukluğu çeşidi ve dolayısıyla da her birinin farklı belirtileri bulunmaktadır. Bu belirtiler özellikle çocuğun davranış bozuklukları göstermesine sebep olan nedenlerin tetiklenmesi durumunda kendini gösterecektir. Bu farklı belirtilere verilebilecek bazı örnekler şöyledir:
- Parmak emme
- Kekeleme
- Tırnak yeme
- Altını ıslatma
- Küçük konularda yalan söyleme
- Çalma dürtüsü
- Ağlama krizleri
- Öfke nöbetleri
Uyum ve Davranış Bozukluklarının Yaş Gruplarına Göre Dağılımı
Farklı yaş gruplarında uyum ve davranış bozuklukları farklı şekillerde görülebilmektedir. Her davranış bozukluğu için; görülme sıklığının yaş gruplarına göre farklılık gösterebileceğini bilmek gerekir. Bunları Freud’un psikanaliz teorisinin gelişim evrelerine göre gruplandıracak olursak:
Freud’un oral dönem olarak sınıflandırdığı 0-1 yaş arası dönem genellikle çocukların uyum ve davranış bozukluğu göstermekten ziyade; bu davranışlara sebep olan olayları bilinçaltında biriktirdikleri aşamadır.
Anal dönem olarak adlandırılan 1-3 yaş aralığında ve özellikle 2 yaşlarında çocuk fazlaca hareketlidir ve sıklıkla görülen bir uyum ve davranış bozukluğu olarak ailesinin yaklaşımlarına karşı koyar, altının değiştirilmesini ısrarla reddeder, öfke ve ağlama krizleri geçirebilir.
Fallik dönem olarak bilinen 4-6 yaş arası dönemde çocuklarda yoğun şekilde bir dikkat çekme ihtiyacı görülecektir. Bu dönemde özellikle sevgi ve ilgi eksikliği duyan çocuklarda uyum ve davranış bozuklukları görülme ihtimali daha fazladır. Bu yaşlarda çocuklarda tırnak yeme, parmak emme ve kekeleme gibi davranış bozuklukları görülme ihtimali oldukça fazladır.
Freud tarafından latent dönem olarak adlandırılan 7-11 yaş arasında ise çocuklarda öfke nöbetleri, altına kaçırma, tırnak yeme gibi davranış bozuklukları; travmatik etkiler, baskıcı ebeveynler gibi birçok faktörün etkisi ile ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca bu dönemde yalan ve çalma gibi bozukluklar da görülmeye başlanır.
Son gelişim evresi olan genital dönem, yani 12-18 yaş aralığında çocuklarda uyum ve davranış bozuklukları olarak en sık görülenler semptomlar yalan, çalma ve öfke nöbetleridir.
Ailelerin ve Okulun Rolü
Uyum ve davranış bozuklukları, çocuklarda yaşanan bazı iç çatışmaların sonucu olarak dış dünyaya yansımaktadır. Bu iç çatışmalarda ise çocuğun yaşına da bağlı olarak ailesinin, okulunun ve arkadaşlarının önemli bir rolü bulunmaktadır. Özellikle oral evre (0-1 yaş), anal evre (1-3 yaş) ve fallik evrede (4-6 yaş) ebeveynlerinin çocuğa olan tutumu uyum ve davranış bozukluklarında ve bunlara neden olan iç çatışmalar üzerinde oldukça etkilidir.
Çocuğun, ebeveynlerinden gelen ilgi ve sevgi konusunda eksiklikler yaşaması yarattığı dikkat çekme dürtüsü ile uyum ve davranış bozukluklarına neden olur. Baskıcı ve tutucu bir aile çocukta meydana gelen yetersizlik kaygısının tetiklediği uyum ve davranış bozukluklarına; şiddetin ve gürültünün hakim olduğu bir ev ise ebeveynlere karşı intikam dürtüsünün tetiklediği uyum ve davranış bozukluklarına neden olmaktadır.
Latent dönem (7-11 yaş) ve genital evre (11-18 yaş) ise daha çok okul ve arkadaşların etkilediği uyum ve davranış bozukluklarına açıktır. Bu dönemlerde çocuğun diğer arkadaşları ve okul karşısında yetersizlik yaşamasından, okul dersleri konusunda baskı hissetmesinden, diğer arkadaşları tarafından zorbalığa uğramasından ya da kendine olan güvenini kaybetmesinden kaynaklı olarak bazı uyum ve davranış bozuklukları görülebilecektir.
Uyum ve Davranış Bozukluklarının Çocukların Psikolojik Gelişimi Üzerindeki Etkileri
Çocukların psikolojik gelişimleri ve sağlıkları hem genel gelişimleri açısından hem de sağlıklı, öz güvenli, iç huzurunu koruyan yetişkinler olmaları açısından oldukça önemlidir. Dolayısıyla ebeveynlerin çocuklarına karşı olan yaklaşımları ve onların psikolojik sağlığına hassasiyetle yaklaşmaları oldukça önemlidir. Ancak uyum ve davranış bozuklukları ve bunlara neden olan içsel çatışmalar çocukların psikolojik sağlığının önünde önemli bir engel teşkil etmektedir.
Tırnak yeme, parmak emme, kekeleme gibi uyum ve davranış bozuklukları çocukların öz güvenini önemli ölçüde zedeleyebilecektir. Özellikle çocuğun sosyalleştiği ve arkadaş edindiği dönemlerde bu davranış bozuklukları nedeniye arkadaşları tarafından zorbalığa uğrama ihtimali de bulunmaktadır. Böyle bir durumda çocukta asosyallik, öz güven düşüklüğü, yetersizlik hissi gibi birçok psikolojik sorun ortaya çıkabilecektir. Yalan söyleme ve çalma gibi davranış bozuklukları ise çocukta daha büyük çaplı psikolojik sorunlar hâlini alabilecektir. Bu bozuklukların önüne geçilmemesi durumunda çalma ve yalan söyleme dürtüsü, yetişkinlikte kleptomani ve mitomaniye dönüşebilecek; kişinin hayatını önemli bir ölçüde zorlaştıracaktır.
Davranış ve Uyum Bozuklukları ile Baş Etme Yöntemleri
Çocuklarda uyum ve davranış bozukluklarının mücadelesinde erken teşhis oldukça önemli bir noktadır. Dolayısıyla ilk olarak bu bozuklukları tanımlamanın yollarını öğrenmek gerekir.
Uyum ve davranış bozuklukları mutlaka bir uzman tarafından takip edilmelidir. Burada uzman; çocuğun yaşam öyküsünü dinlemeli, gösterdiğini düşündüğü davranış bozukluğunun belirtilerini hassasiyetle gözlemlemelidir. Davranışın ne zamandır var olduğu, kişiyi ve çevresini ne oranda etkilediği, nasıl bir aile yapısına sahip olduğu, bir travma geçmişinin olup olmadığı soruları burada uzmanın cevabını araması gereken sorular arasında yer almaktadır.
Adlandırılmış bir uyum ve davranış bozukluğunun destek aşamasında ise ebeveynler ve uzman birlikte karar alacaktır. Ayrıca belirlenecek destek yöntemi, çocuğun gösterdiği davranış bozukluğuna göre de değişecektir. Ancak genel olarak yapılması gereken, bu davranış bozukluğuna neden olan içsel çatışmanın derinlerine inerek onun nedenlerini çözümlemektir.
Psikiyatrist ile devam eden ilaçla tedavi sürecinin yanında ebeveyn desteği ve gerektiğinde profesyonel psikolojik desteğin de oldukça fazla önemi vardır.
Ailelere Öneriler: Çocuğun Davranışlarını Anlama ve Destekleme
Uyum ve davranış bozuklukları gösteren bir çocuğa sahip olan ebeveynlerin bu davranışlar ile baş etmesi için uygulaması gereken belli yaklaşımlar vardır. Özellikle çocuğu anlamak ve onu desteklemek adına bu yaklaşımlar oldukça önemlidir.
Çocuğa zaman ayırmak: İlgi ve sevgi eksikliği uyum ve davranış bozukluklarının en ön sırada gelen sebeplerindendir. Dolayısıyla çocuğa yeterli zamanı ayırmak ve ona ihtiyacı olan ilgiyi verip, sevgiyi hissettirmek oldukça önemlidir.
Çocuğa sevildiğini ifade etmek: Bir çocuğun sevildiğine ikna olması için ona karşı olan tutum kadar bunun sözcüklerle ifade edilmesi de önemlidir. Çocuğunuza ona olan sevginizi anlatmaktan ve seni seviyorum demekten çekinmemelisiniz.
Çocuğa saygı duymak: Çocuğunuza saygı duymak ve bunu ona hissettirmek yetersizlik duygusu, öz güvensizlik ve cesaretsizlik gibi birçok olumsuz duygunun ve dolayısıyla bunların yol açacağı uyum ve davranış bozukluklarının önüne geçecektir.
Çocuğu övmek, tebrik etmek ve cesaretlendirmek: Çocuğunuzu kendinize bağımlı ve öz güvensiz yetiştirmek istemiyorsanız; küçük yaşlardan itibaren onu tek başına bir işi yapabilmesi için cesaretlendirmeli ve bu işi başardığında övmekten, tebrik etmekten çekinmemelisiniz.
Davranış Bozukluklarının Önlenmesi
Davranış bozukluklarının önüne geçilmesi çocuğun genel sağlığı, psikolojik sağlığı ve gelişimi açısından önemli olduğu kadar sağlıklı sınırlar koyabilen ve öz güvenli bir yetişkin olabilmesi için de önemlidir. Dolayısıyla ebeveynler bu konuda özellikle hassasiyet göstermelidir. Davranış bozukluklarının önüne geçebilmek için ebeveynlerin çocuğa olan yaklaşımının yanı sıra birbirlerine olan yaklaşımlarının da önemi vardır. Şöyle ki:
Ebeveynler çocuğa karşı baskıcı ve tutucu olmamalı, onun cesaretini kırmamalıdır.
- Ebeveynleri çocuğa ilgi göstermekten çekinmemeli, onu ihtiyacı olan sevgiden mahrum bırakmamalıdır.
- Ebeveynleri çocuğa olan sevgilerini dile getirmekten çekinmemelidir.
- Ebeveynler çocuğun arkadaşları ile olan ilişkisini gözlemlemeli ve bu ilişkide zorbalığa uğramasına izin vermemelidir.
- Ebeveynler özellikle çocuğun yanında birbirlerine karşı olan tutumlarına dikkat etmeli, mümkün olduğunca tartışmaktan kaçınmalıdır.
- Ebeveynler çocuğun kendini ifade etmesine izin vermelidir.
Davranış Bozuklukları ve Stigmatizasyon
Davranış bozuklukları ile stigmatizasyonun ilişkisini incelemeden önce stigmatizasyonun ne olduğunu bilmek gerekmektedir. Stigmatizasyon, diğer adı ile damgalama; bireyin var olan psikolojik ya da fiziksel sorunlarını deyim yerindeyse etiketleştirmeyi, bireye bu sorunları damgalamayı ve sonuç olarak bireyi ötekileştirmeyi ifade eder.
Goffman’a göre damgalamada, bireyin sorunları onun isminin önüne bir sıfat olarak getirilirir ve zamanla onu insan dışı bir hâle getirir. Damgalama bireyin psikolojik sorunlarının onun üzerinde yarattığı etkilerin düzeyini oldukça büyük boyutlara ulaştırabilecektir. Zira tüm bu psikolojik sorunların yanına bir de stigmatizasyonun eklenmesi bireyin sosyal hayattan izole olmasına ve öz güveninin düşmesine neden olacaktır.
Çocukların uyum ve davranış bozuklukları da hem akranları hem de etrafındaki diğer kişiler tarafından stigmatizasyon konusu yapılabilecektir. Özellikle akran zorbalığına yansıyabilecek olan bu durum; çocuğun öz güvenini büyük ölçüde zedeleyecek, var olan davranış bozukluğu ile baş etmesini zorlaştırıp düzeyini artırabilirken yeni davranış bozukluklarına da yol açabilecektir. Bu nedenle ebeveynlerin, davranış bozukluğu olan çocuklarının arkadaşları ile olan ilişkisini yakından gözlemlemesi, onun stigmatizasyon nedeniyle zarar görmesinin önüne geçmesi ve bu konuda çocukla açık iletişim kurması oldukça önemlidir.