psikoterapi nedir

Terapi Nedir, Nasıl Yapılır ve Ne İşe Yarar?

Terapi, bireylerin ruhsal ve/veya fiziksel sağlığını daha iyi hale getirmeye yönelik uygulanan profesyonel yardım süreçlerinin genel adıdır. Bu yazımızda ruh sağlığı ve duygusal iyi oluşu hedefleyen terapi süreci olarak psikoterapi konusunu ele alacağız. 

Psikoterapide amaç bireylerin duygusal, düşünsel ve/veya davranışsal olarak sorun gördüğü davranışlarını bireyin kendi beklentileri ve hedefleri doğrultusunda değiştirmek ve iyi etmektir. Bu iyi hale ulaşma yolcuğunda uygulanan psikoloji ilkelerine dayalı klinik yöntemlere ise psikoterapi adı verilmektedir.

Terapinin amacı nedir ve kimler içindir?

  • Yoğun  üzüntü ve çaresizlik hissediyorsanız,
  • Sorunlarınla baş etmek için sağlıksız mekanizmalar geliştirdiyseniz (alkol ve madde kullanımı gibi), 
  • Ciddi sağlık sorunları ile baş etmeye çalışıyorsanız ya da böyle biri ile yaşıyorsanız, 
  • Hayatınızda dramatik bir değişim yaşandıysa ve adapte olmakta zorlanıyorsanız, 
  • Yas sürecindeyseniz, ciddi bir psikolojik rahatsızlık yaşıyor olabileceğinizden şüpheleniyorsanız,   
  • Hayatınızın kontrolünü kaybetmiş gibi hissediyorsanız, 
  • Zorlayıcı duygularla baş edemediğinizi düşünüyorsanız,
  • Aile sorunları yaşıyorsanız 

Bunlardan biri veya birkaçına dair ne yapacağınızı bilmiyorsanız, bir ruh sağlığı profesyoneline başvurmak size yardımcı olabilir. Anlaşılacağı üzere psikoterapinin amacı sadece majör psikiyatrik vakaları iyileştirmek değildir. Doğru uygulanan psikoterapi aynı zamanda yaşam deneyiminizi arttırmanıza, daha doyumlu bir hayat yaşamanıza, iç görünüzü arttırarak ne hissettiğinizi ve neden hissettiğinizi anlamanıza yardımcı olabilir.

Psikoterapi Türleri Nelerdir?

Mental sağlığı iyileştirmek için geçmişten günümüze birçok yöntem ve ekol gelişmiştir. Sigmund Freud’un 1890’larda geliştirdiği serbest çağrışım ve rüya analizleri gibi yöntemlere dayanan Psikanaliz yöntemlerini 20. yüzyılın ilk yarısında gelişen ve öğrenme süreçlerine odaklanarak davranışları değiştirmeyi hedefleyen Davranışçı Terapi takip etmiştir. Yine aynı dönemde gelişen Gestalt Terapi tamamlanmamış duygusal süreçleri çözmeye, Hümanist Terapi ise bireyin içsel potansiyelini geliştirmesine yardımcı olmaya odaklanmıştır.

1960’lardan itibaren Aaron Beck ve Albert Ellis’in önderliğinde gelişmeye başlayan Bilişsel Terapi ise kişinin sorun yaratan olumsuz düşüncelerini bilişsel yeniden yapılandırma ve düşünce kalıplarının sorgulama teknikleri ile değiştirilerek duygusal iyileşmeyi sağlamayı amaçlamıştır.

Özellikle çift terapilerinde ilişkideki duygusal bağları güçlendirmek ve güven oluşturmak amacıyla kullanılan Duygu Odaklı Terapi ise 1980’lerde Sue Johnson tarafından geliştirilmiştir. Aynı dönemde geliştirilen bir diğer yöntem olan Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi ise bugün deneyimlenen sorunlara çözüm odaklı bir yaklaşım benimsemiş, kişinin güçlü yönlerini keşfetmeye ve uzun geçmişi irdelemeden bugünkü sorunlara çözüm bulmaya odaklanmıştır.

Yakın dönem psikoterapilerinden Mindfulness Temelli Terapi ise Jon Kabat-Zinn tarafından geliştirilmiştir. Bu yöntem meditasyon ve bilinçli farkındalık teknikleri ile şimdiki anın farkındalığını arttırmayı, stres ve kaygıyı azaltmayı hedeflemiştir.

1990’lı yıllarda Jeffrey Young önderliğinde geliştirilen Şema Terapisi ise kişinin kökleşmiş eski yaşam deneyimlerini anlamasını ve değiştirmesini sağlayarak iyileştirmeye odaklanmıştır.

Yine 1990’lı yıllarda geliştirilen ve dünya çapında en çok tercih edilen terapi ekolü olan Bilişsel ve Davranışçı Terapi ise Marsha Linehan tarafından duygusal regülasyon, kabul ve değişim arasındaki dengeyi korumak, zorlayıcı duygularla başa çıkma becerisini arttırmak, davranış deneyleri gibi yöntemler ile mental iyileşmeyi sağlamaktadır.

Psikoterapi Hakkında Yanılgılar

Psikoterapi sadece ciddi psikiyatrik rahatsızlıklar içindir.”

Yukarıda da bahsedildiği üzere psikoterapi sadece ciddi psikiyatrik şikayetler için değildir. Hatta çoğu zaman şikayetler ve semptomlar psikiyatrik tanı almak için yeterli olmamaktadır, fakat yine de kişinin yaşam deneyimini kısıtlamaktadır. Dolayısıyla psikoterapiye başvurmak majör bozukluk gerektirmez, psikoterapiye başvurmuş da olmak sizi “ruh hastası” yapmaz.

 

Terapist sorunları çözer, bana ne yapacağımı söyler.”

Psikoterapi teriminin tanımında da bahsedildiği üzere, terapi hedefleri danışanın istekleri ve amaçları doğrultusunda belirlenir ve klinik yöntemler işbirliği ile seçilir. Burada terapistin rolü, kişinin düşünsel ve duygusal süreçlerini anlamlandırmasına ve davranışlarını tanımasına yardımcı olmaktır.


Terapi sadece konuşmaktan ibarettir.”

Terapide konuşmak (açık iletişim) önemli bir parça olsa da sadece konuşmak uzun vadede kalıcı iyilik hali için çoğu zaman yetersizdir. Terapide daha iyi olmayı sağlayan; zihinsel ve duygusal süreçlere dair farkındalık kazanmak, daha sağlıklı baş etme biçimleri geliştirmek ve düşünceleri yeniden yapılandırmaktır. Dolayısıyla psikoterapi sürecinde danışan da en az psikoterapist kadar aktif rol oynamaktadır.

 

Bir seans yeterlidir, değişim hemen gerçekleşir.”

Psikoterapide ilk seanstan sonra dahi iyilik halinde değişim gözlenebilir. Ancak verimli bir psikoterapi süreci geçirmiş olmanın göstergesi değişimin ve iyileşmenin uzun vadede korunabilmesidir. Kalıcı kazanımlar elde edebilmek için ise seanslara düzenli katılım ve psikoterapist ile işbirliğini sürdürmek elzemdir.


Psikoterapi sadece geçmişe odaklanır.”

Geçmiş yaşam deneyimleri vakaya dair bazı noktaları anlamlandırmamıza yardımcı olsa da çoğu modern psikoterapi yöntemi değişimi bugünkü duygu, düşünce ve davranışlarımıza odaklanır. Dolayısıyla zihinsel ve duygusal iyi oluş güncel duygularımızı tanımak ve düzenleyebilmek, düşüncelerimizi anlamlandırabilmek ve sorun görülen davranışları değiştirebilmek ile mümkündür.


Psikoterapiye başvurmak zayıflık göstergesidir.”

Sorun gördüğü durumlar ve davranışlara dair yardım isteyebilmek bir ruh sağlığını önemseyen ve geliştirmek isteyen herkesin atmak isteyeceği güçlü bir adımdır. Hepimizin zayıf noktaları ve güçlü yönleri olabilir. Zayıf yönlerini geliştirebilmek için destek almak zayıflık değil, cesurca bir adımdır.

Etkili Bir Terapi Süreci İçin Nelere Dikkat Etmeliyim?

  • Açık iletişim
    Psikoterapi sürecinin rehberi, sorun görülen davranışları ve düşünceleri doğru formüle edebilmektir. Sorunları doğru formüle edebilmek için ise açıklık ve dürüstlük olmazsa olmazdır. Sorun gördüğünüz durumları eksik ya da yanlış paylaşmak, etkili klinik yöntemler geliştirebilmenin önüne geçerek verimli bir terapi sürecini imkansız kılacaktır.
  • Gizlilik ve Güven Ortamı
    Terapistiniz ile açık iletişim kurabilmek için güvenli bir terapötik ilişki oldukça önemlidir. Yaşam deneyimlerinizi terapistiniz ile paylaşırken güvende hissedebilmeli, paylaştığınız bilgilerin gizli tutulacağından emin olabilmelisiniz.
  • Doğru  Terapist Seçimi
    Terapistiniz ile güvende hissetmek ve açık olabilmek için uyum sağlayabildiğiniz bir terapist ile çalışmaya özen göstermelisiniz. Psikoterapi sürecinde kullanılan klinik yöntemlerin niteliği kadar danışan ile terapist arasındaki uyum da önemlidir. Zira danışan ile terapist arasında kurulan ilişkiye “terapötik ilişki” adı verilmesinin sebebi bu ilişkinin başlı başına iyileştirici olmasından gelir.
  • Net ve Gerçekçi Hedefler Belirlemek
    Verimli bir terapi süreci net ve gerçekçi hedefler belirleyerek başlar. Her zaman ne istediğinizden emin olmayabilirsiniz. Bazen tek istediğiniz daha “iyi” hissetmek olabilir. Bu durum hedef davranışlar “iyi” hissetmenin ne olduğunu somutlaştırmak ile belirlenir. Sizi “iyi” hissettiren davranışları, düşünceleri ve durumları belirlemek net bir hedef belirlemiş olmak demektir. Size “iyi” hissettiren her şeyi elde edemeyebilir, psikoterapi sürecinde her şeyi değiştiremeyebilir, her soruna karşı etkili baş etme yöntemleri geliştiremeyebilirsiniz. Gerçekçi hedefler belirlemek başarı algınız ve sürece güveninizi koruyabilmeniz için kritik öneme sahiptir. Unutmayın, herkesin başarısı kendi bağlamında değerlendirilir.
  • Aktif  ve Düzenli Katılım
    Doğru bir planı etkili şekilde hayata geçirmek ve iyi olmayı gerçekleştirebilmenin yolu psikoterapi sürecine planlanan sıklıkta sabırla düzenli olarak katılmayı gerektirir. Süreci takip edebilmek, ilerlemeyi izleyebilmek, hedeflere bağlı kalabilmek ve uzun vadeli kazanımlar elde edebilmek için psikoterapistiniz ile işbirliği içinde sürekliliği sağladığınızdan emin olabilmek önemlidir. Değişim zaman alabilir. Kendi duygusal ve düşünsel süreçlerinizi daha iyi tanımak, yeni alışkanlıklar kazanmak ve daha sağlıklı baş etme yöntemleri geliştirebilmek için kendinize zaman tanıyın. Süreç boyunca aktif olmak, psikoterapistinizin yöntemlerine ve yönlendirmelerine dair soru işaretleriniz varsa sormaktan çekinmeyin.
  • Ev Ödevlerine Özen Göstermek
    İyileşme sürecinde en büyük etken seanslar arası verilen egzersizlere/ödevlere önem göstermektir. Seanslar arasındaki ödevler kendinizi daha iyi tanıyabilmenize, davranışlarınızı esnetebilmeye, yeni alışkanlıklar edinebilmeye ve daha işlevsel baş etme yöntemleri geliştirmeye aracılık eder. Ayrıca, seans arası ödevleri ciddiye almak kendi içinizdeki engelleri tanıyabilmenizi sağlar. Ödevlere düzenli katılım, sorun gördüğünüz davranışları sürdüren faktörleri ortaya çıkarmayı sağlar. Bu engelleri tanımak ve ortadan kaldırmak değişime ve iyi oluşa giden yolu açar.
  • İlerlemeyi İzlemek ve Kendini Pekiştirmek
    Net ve açık hedefler belirlemenin öneminden bahsetmiştik. Net hedefler belirlemek aynı zamanda süreçte nerede olduğumuzu, nasıl bir ilerleme kaydettiğimizi görmemizi mümkün kılar. İlerlemeyi görebilmek ve yeri geldiğinde kendinizi pekiştirmek, yani kendinizi kutlamak süreç boyunca içsel motivasyonunuzu korumanıza yardımcı olacaktır. Kendinizi sürecin başlangıcındaki durumunuz ile kıyaslamak ve kaydettiğiniz ilerlemeyi görmek çabanızın karşılığını fark etmenizi sağlacaktır.
Yazar
Avatar
Ömer TürkerPsikolog24 Aralık 2016
0/1500
Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı

Henüz yorum yapılmadı