temas bağımlılığı

Temas Bağımlılığı ve Buna Yol Açan Faktörler

Temas bağımlılığı, toplumda da bilinen en yaygın ifade ile; bireyin kendini güvende ve huzurlu hissetmek için sevdiği birine fiziksel olarak yakın olma ihtiyacı duyması olarak tanımlanabilir. Bu, güven duygusunu artırarak kişinin rahatlamasını sağlar.
Peki temas bağımlılığının altında yatan olası nedenler neler olabilir? Belirtileri nelerdir? İlişkileri nasıl etkiler? Tüm bu soruların cevabı ve çok daha fazlasını tek bir içerikte bulabilmeniz için kaleme aldığımız içeriğimizi size sunarken keyifle çalıştık ve size de keyifli okumalar dileriz. 
Fikirleriniz ve benzer deneyimleriniz ve konuya dair gözlemlerinizi yorumlarda belirtmeniz bizi oldukça mutlu eder. O halde başlayalım…

Temas Bağımlılığına Yol Açan Faktörler Nelerdir?

Temas bağımlılığı, aslında doğum anından itibaren başlar. Bebek doğduğunda mümkün olan en kısa sürede annesiyle temas etmesi sağlanır. Bu ilk temas, hem bebeğin kendini güvende hissetmesi hem de annenin bebeğine daha hızlı uyum sağlaması için oldukça önemlidir. Bu sadece biyolojik bir ihtiyaç değil, aynı zamanda psikolojik bir adaptasyon sürecidir.

Eskiden bu kadar yaygın olarak karşılaşılmasa da, günümüzde bu ilk temasa babalar da dahil edilir. Çünkü yeni nesil babalar, bebekleriyle bağ kurmayı bir an önce öğrenmek istiyor. Bu yaklaşım, bebek-anne-baba üçlüsünün daha hızlı uyum sağlamasına yardımcı olur ve annenin üzerindeki yükü de hafifletir.

Yetişkinlik döneminde de temasa dair benzer bir ihtiyaç devam eder. Kişi, kendini rahat hissetmediği bir ortamda tanıdık bir yüz veya fiziksel bir temas arar. Tanıdık bir çift göz veya bir dokunuş, kişiye "Burada güvendesin" mesajını verir. Bu durumlarda, kişi yanında kimse yoksa bile kendini rahatlatmak için ellerini birbirine kenetleyebilir, kollarını göğsünde kavuşturabilir ya da ensesiyle oynayabilir. Bu hareketler, kişinin kendini güvende hissetmesi için yaptığı otomatik davranışlardır.

Tabi ki diğer her türlü davranış ve bağımlılıkta olduğu gibi temas bağımlılığında da altta yatan faktörler kişiden kişiye ve geçmiş deneyimlere göre farklılık gösterebilir. Temas bağımlılığı olan biri özelinde ‘altta yatan faktörler şunlar olabilir’ demenin yolu, bu kişi ile yapılacak olan düzenli seanslar ve kişinin terapisti ile işbirliği içinde olarak aktif katılımcı olması ve seans dışı için kendisine verilen küçük egzersizleri yaparak ve tutması istenmesi olası notları tutup terapisti ile paylaşarak sürece yardımcı olmasından geçer.

Temas Bağımlılığının Belirtileri Nelerdir?

İnsan, doğası gereği temas ihtiyacı duyar; bu, istismara maruz kalmamış veya otizm gibi sosyal etkileşimi sınırlayan bir bozukluğu olmayan bireylerde özellikle belirgindir. 

Ancak yetişkinlikle birlikte temasın zamanı, yeri ve şekli hakkında sosyal kurallar öğrenilir ve içselleştirilir. Örneğin, bebekliğinde 2 yaşına kadar anne sütü alan bir çocuk, zamanla hangi durumlarda annesinden emme talebinde bulunmaması gerektiğini öğrenir. Bu davranışlar, toplum tarafından "kodlanmış" kurallar olarak bireye yüklenir.

Ancak temas bağımlılığı olan kişiler, bu sosyal kodları göz ardı edebilir ya da çevrelerindeki insanların temasla ilgili sınırlarını tanımakta zorlanabilir. Özellikle kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, temas ihtiyacının zamanlaması veya şekli konusunda diğer insanların sınırlarına dikkat etmeyebilir. Bu durum, sosyal ortamlarda "uyumsuz" veya "normal dışı" davranışlar olarak algılanabilecek temas arayışlarına neden olabilir.

Temas Bağımlılığının İlişkilere Etkisi Nedir?

Temas bağımlılığı, diğer bağımlılıklar gibi kişisel özelliklere göre değişkenlik gösterebilir ve her ilişkiye farklı yansır. Her insanın bağ kurma biçimi ve fiziksel yakınlık ihtiyacı birbirinden farklıdır; bu yüzden temas bağımlılığının ilişkiler üzerindeki etkisi, çiftin dinamiklerine göre şekillenir.

Örneğin, temas bağımlılığı yüksek olan bir erkeği ve daha bağımsız bir kadın partneri düşünelim. Erkek, partnerinin sürekli yanında olmasını ve her anını paylaşmayı arzular, ancak kadın bu kadar yoğun bir yakınlığa ihtiyaç duymadığı için zamanla kendisini baskı altında hissedebilir. Bu durum ilişkide çatışmalara yol açabilir; erkek, partnerinin sevgisini kendisinin hissettiği şekilde göstermediğini düşündüğünde güvensizlik yaşayabilir, kadın ise sürekli sevgisini kanıtlama zorunluluğu hissetmeye başlayabilir.

Tersi bir durumda, temas bağımlılığı yüksek olan kadın, sürekli sarılmak ve fiziksel temas kurmak isterken, erkek daha mesafeli durabilir. Bu durumda da kadın, erkeğin mesafeli tavrını kendisine değer verilmediği şeklinde yorumlayabilir, erkek ise kendisini sürekli sevgisini kanıtlamaya çalışırken bulabilir. Böyle durumlarda çiftler, aralarındaki bağın temeliyle ilgili sorgulamalara kapılabilirler.

İlişkide her iki tarafın da temas bağımlılığı yüksekse, bu durum bazen ilişkiyi destekleyici bir etken olabilir. Karşılıklı dokunma ve yakınlık ihtiyacı, çiftlerin birbirlerinde bir tür "yuva" bulmalarını sağlar. Bu bağlamda, temas bağımlılığı güven arayışı olarak da değerlendirilebilir; sonuçta insanlar güvende hissetmek isterler ve bazen bu güveni sevdikleri kişinin fiziksel yakınlığında bulurlar.

Diğer yandan, her iki tarafın da temas bağımlılığının düşük olduğu ilişkilerde, çiftler arasındaki fiziksel mesafe, ilişkinin kalitesini olumsuz etkiler diye düşünmek de doğru olmaz. Her birey temas ihtiyacını farklı şekillerde ifade eder. Bazı insanlar, erken yaşlarda öğrenilen sosyal kurallar veya yetiştirilme tarzı nedeniyle temas isteğini daha kontrollü ifade eder. Bu durumda, dışarıdan bakıldığında mesafeli görünen bir ilişki aslında kendi içinde güçlü ve dengeli bir bağ kurmuş olabilir.

Partnerlerin birinde temas bağımlılığı mevcutken diğerinde bağımsızlık ihtiyacının baskın olduğu ilişkilerde, çift terapisi almak da ilişkinin dengesini korumak adına önemli bir adım olabilir. Çift terapilerinde terapist partnerlerin ikisini de ayrı ayrı dinleyerek gözlemlerini yapar ve gerektiğinde her ikisiyle de aynı anda seans yapmak isteyebilir. 

Temas Bağımlılığının Yol Açabileceği Psikolojik Sorunlar

Her davranışın bir dengesi olmalı; toplum içinde de insanlar belirli bir sınırın dışına çıkmadıkça çeşitli bağımlılıkları kabul edebilir. Ancak temas bağımlılığı, kişinin kendisini ya da çevresindekileri rahatsız edecek boyuta ulaştığında bazı psikolojik sorunlara yol açabilir. 

Kimi zaman kişi, başkalarının teması arzulamasından rahatsız olabilirken, kendi içinde yaşadığı bu bağımlılıktan da rahatsızlık duyabilir. Örneğin, aşırı derecede anneye bağımlı bir çocuk düşünelim; bu bağımlılık bazen yetişkinlik dönemine kadar sürebilir ve birey, geceleri hâlâ annesiyle uyumak isteyebilir. Toplumun genel beklentilerine göre, yetişkinlerin böyle bir davranış sergilemesi hem kendileri hem de çevreleri için zorlayıcı olabilir.

Bu gibi durumlarda, hem bireyin hem de çevresinin destek alması önemlidir. Özellikle ileri boyuttaki temas bağımlılığı, kişinin öz güvenini zedeleyebilir ve sağlıklı ikili ilişkiler kurmasını zorlaştırabilir. Böyle bir durumda, doğru terapi yöntemleriyle bağımlılık seviyesi incelenmeli ve kişi, kendisini daha bağımsız hissetmeye teşvik edilmelidir. Aksi takdirde, bu tür bağımlılıklar, bireyin sonraki ilişkilerinde de sağlıksız bir yakınlık kurmasına ve beklenmedik sonuçlrala karşılaşmasına yol açabilir. 

Baş Etme Yöntemleri

Patolojik boyutta temas bağımlılığıyla başa çıkmak, çoğunlukla bir profesyonel desteği gerektirir. Ancak daha yaygın olan, ikili ilişkilerde bir tarafın diğerine göre daha fazla fiziksel yakınlık istemesiyle ortaya çıkan çatışmalardır. 

Böyle durumlarda, sağlıklı bir iletişim dili bulmak ve bu yolda ortak bir çözüm geliştirmeye çalışmak çok önemlidir. Örneğin, bir taraf temasın azlığından, diğer taraf ise fazlalığından şikâyetçi ise, çiftler temasın nerede, nasıl ve daha kaliteli bir şekilde sağlanabileceği üzerine yapıcı konuşmalar gerçekleştirebilir. Bu tür açık iletişim, her iki tarafın da ihtiyaçlarını karşılamak adına önemli bir adımdır.

Sağlıklı İlişkilerde Temas ve Bağımsızlık Dengesi

Bağımsızlık ihtiyacı olan bir kişi, bu isteğini belirli alanlarda ve durumlarda net bir şekilde ifade ederken, partnerini sevgisi konusunda şüpheye düşürmemeye özen göstermelidir. Temas talebinde bulunan kişi ise bu ihtiyacının sebeplerini, suçlayıcı veya baskıcı bir üsluba başvurmadan, karşısındakine anlayışla anlatmalıdır. Bu denge zamanla yeniden gözden geçirilebilir ve birlikte, sevginin inşa edilmeye devam ettiği bir zemin oluşturulabilir. Unutulmamalıdır ki sevgi, sürekli bir inşa sürecidir; sevgiyle büyüyen ilişki, zorluklar karşısında da güçlenir.

Dengeyi kurmak ve korumak bazen oldukça zorlayıcı bir süreç olabilir ve partnerler birbirinin ihtiyaçlarını, tetikleyicilerini, olası travmalarını, niyetlerini veya hislerini doğru analiz etmekte zorlanabilir ve çözüm arayışında doğru yol arayışı karmaşık ve yorucu bir döngüye girerek ilişkiyi yıpratabilir. 
Bu tarz zorlukları aşmaya çalışırken unutulmamalıdır ki, dengeyi kurmak istemek ve bu satırlara kadar okumuş olmanız bile bir adımdır ve devamında gelecek adımların hedefe yönelik olması yolunda en işlevsel yöntem profesyonel destek almaktır. 
PsikologOfisi’nde sizi her an dinlemeye hazır, bu yolda destekleyecek ve ilişkinizdeki dengeyi kurma ve bunu koruma hedefinize yürürken her an yanınızda olabilecek profesyoneller var. Üstelik online terapi, seanslar için konfor alanınızdan bile çıkmanızı gerektirmeyerek, internet bağlantınızın olduğu her an ve her yerde ulaşabileceğiniz bir hizmet olarak; partnerinizin de konfor alanından çıkmadan katılabileceği bir yöntem olduğundan sürece katılım konusundaki motivasyonunu arttırabilir. 

 

PsikologOfisi anasayfasında listelenen psikologların profillerini ziyaret edebilir, uzmanlık alanlarını inceleyebilir ve sizin için en uygun olduğunu düşündüğünüz psikologdan kolayca randevu oluşturabilirsiniz. 

Yazar
Avatar
Eren Artun ErgülPsikolog12 Kasım 2024
0/1500
Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı

Henüz yorum yapılmadı