Sigara Bağımlısının Sıradan Bir Günü
Bu yazıdaki konular
Öksürerek uyandığım bir sabah daha...
Yıllardır her sabah böyle uyanıyorum. Sefil olmuş ciğerlerim göğsümde zindandalarmış, rehin tutuluyorlarmış gibi adeta. Her öksürükte ciğerlerim bir umut göğsümden çıkıp firar edebileceklermiş gibi umutlanıyorlar sanki...
Bir yandan nefes almaya çalışıyor bir yandan da gözlerimi açmaya çalışıyorum. Aniden ağzımda beliren ve alışkın olduğum o mekanik, acımtırak tat beni kendime getiriyor ve yüzümü buruşturuyorum. Sigara bağımlısıysanız o korkunç tadı bilirsiniz...
Günün ilk sigarasına geç kalmışım gibi hızla yataktan fırlayıp mutfağa yöneliyorum. Sade bir kahveden oluşan sahte kahvaltımın tek amacı o ilk sigaraya zemin hazırlaması aslında. Bunu; ben de, sigara da, kahve de biliyoruz ama tıpkı, herkesin bildiği ama itiraf edemediği o sahte sırlar gibi, hepimiz sessizce rolümüze devam ediyoruz. Gözlerim suyla buluşan kahvenin anaforuna dalmışken ellerim hemen yandaki sigara paketine ulaştı bile; sigara dumanını içime çektiğim ilk nefesle yirmi yıldır uyandığım aynı güne bir kere daha başlıyorum…
İşe gitmek için arabaya biner binmez bir sigara yakıyorum. Uyandığımdan beri üçüncü sigaram. Dikiz aynasından bana bakan çevresi kırışmış gözlerime, neredeyse kahverengiye dönmüş göz altlarıma, cansız saçlarıma, koltuklara sinmiş sigara kokusuna aldırmadan yanan sigaramın külünü dökebilecek kadar camı açıyorum. Mesaiye başladığımda en az 2 saat sigara içemeyeceğimi biliyorum. Zaten stresliyim bir de bunları mı düşüneceğim…
Bir önceki günden kalan işleri toparlamaya çalışırken bir taraftan da dakikaları sayıyorum. İlk saatin sonuna doğru nikotin yoksunluğu kendisini göstermeye başladı bile; başımdaki sinsi ağrıdan, içimdeki huzursuzluktan dikkatimi toplayamıyorum. İkinci saatin ortalarına doğru artık dayanacak gücümün kalmadığını hissediyorum; sigarasızlığın yarattığı anksiyeteden ellerim titriyor, sinirlerim sınırda... Ne öğleden sonraki büyük sunum ne de yapılması gereken işler, hiçbir şeyin önemi kalmıyor, sigaradan başka hiçbir şey düşünemiyorum.
Yirmi dakikalık molama 4 sigara sığdırıyorum; bir tanesi bu saate kadar yaşadığım nikotin yoksunluğunu giderebilmek, bir tanesi rahatlayabilmek, bir diğeri de bundan sonra yaşayacağım sigara ihtiyacını biraz olsun azaltabilmek için. Sonuncuya el alışkanlığı diyorum. Henüz öğlen bile olmadı, paketi yarıladığımı fark ediyorum.
Öğleden sonraki ilk molada sigarama eşlik edecek bir bardak kahve alabilmek için en yakındaki kafeye koşar adım giriyorum. Sigara içmeyenlerin kafenin en güzel yerinde oturmalarına içten içe sinir olurken sigara içenler için ayrılan bölümde, güneşin alnında bir elimde karton bardağım, bir elimde sigaram, umumi küllükten yayılan kül kokuları arasında toksik bir rahatlamayla ayakta dikiliyorum. Ofise geri dönmeden araya üç tane daha sigara sıkıştırıyorum.
İş çıkışında yine koşar adım arabaya biniyorum. İlk işim tabii ki sigara paketini kolayca ulaşabileceğim bir yere koymak. Paketin neredeyse bitmek üzere olduğunu görünce sigarasız kalmak düşüncesinin yarattığı korkuyla en yakın markete giriyorum. Sigaraya yine zam gelmiş! İnanılır gibi değil! Bu zamlarla maaş gününü zaten zor getiren bizlerin nasıl sigara içmeye devam edebileceğimizi düşünüyorlar? Bu sinirle eve ulaşana kadar yine arka arkaya sigara içiyorum.
Eve girer girmez sigara dumanından sararmış perdelerimi kapatıp ışıkları açarken izmaritlerle dolu küllükten yayılan o kötü kokuyla bir kere daha yüzümü buruşturuyorum. Her seferinde olduğu gibi bir kere daha kendi kendime soruyorum; değer mi gerçekten sigara içmeye devam etmeye? Tüm bu koşturmaya, yorgunluğa, her nefeste ölüme bir adım daha yaklaşmaya? Sigara yanıklarıyla eskimiş koltuğumda sigara bırakmak için nedenler ararken bir sigara daha yakıyorum…