Psikonevroz Nedir: Belirtileri ve Tedavisi
Nevroz, organik herhangi bir sebebi bulunmayan, ödipal sorunsaldan doğup, iç ruhsal çatışmalar ile bağlantılı olan ve bilinçdışı düşlemleri içeren semptomlara dayalı ruhsal bir sıkıntıdır. Ruhsal bir yapılanma olan nevroz, kişinin özel yaşamında belirli bir sürekliliği sağlar ve gerçeklik yetisinin kullanılmasını zorlamaz.
Nevrozlar, bir kişinin yaşam koşullarıyla orantısız olan kaygı, depresyon veya diğer mutsuzluk veya sıkıntı duyguları ile karakterize edilir. Bir kişinin yaşamının hemen her alanında, ilişkilerinde veya dış ilişkilerinde işleyişini bozabilirler, ancak kişiyi etkisiz hale getirecek kadar şiddetli değildirler. Etkilenen hastalar genellikle psikozlu kişilerde görülen gerçeklik duygusunun kaybından mustarip değildir.
Günümüzde neredeyse her psikolojik ve ruhsal rahatsızlığa uygun bir profesyonel destek yöntemi bulunmaktadır. Psikonevroz da bir istisna değildir. Psikonevrotik hastalıklar çoğu durumda hastanın hastaneye yatırılmasını gerektirmez. Genel olarak psikonevroz, alanında uzman bir psikoloğun yönlendirmeleri ve uygulayacağı terapi seansları sayesinde kolaylıkla atlatılabilen bir hastalıktır.
Psikonevroz Hakkında Gerçekler
Nevroz, kelime anlamı olarak, kişinin arzu ile defans (savunma) arasındaki çatışmanın çocuk cinselliğine dayanması ve bu çatışmanın sembolik olarak ruhsal dünyada ifade edilmesidir. Nevrotik kişinin, iç-dış limitleri belirgindir, sınırları nettir. Topluma uyum gösterir, sosyalizasyonu tamdır.
Nevrozların en temel özelliği gerçekle ilişkinin bilinç düzeyinde bozulmamasıdır. Gerçeği algılama, ilişkileri gerçekle değerlendirmeleri kısmen normaldir. Gerçekle ilişki kesilmez. Bu, temel olarak nevrozu diğer bütün hastalıklardan ayıran şeydir. Nevroz, gerçekliği reddetmez ancak bilmek de istemez. İstenmeyen bir gerçek karşısında, gerçeğin bir bölümünün yerine kendi istediği gerçeği koyar. Bunlardan yola çıkarak nevrozda düşünce süreçlerinin; gerçeklik ilkesine göre çalıştığını, iç ve dış gerçekliğin korunduğunu söyleyebiliriz.
Kişi kendi ruhsal enerjisinin miktarını kendi düzenleyebilir. Kişi bir rüya gördüğünde ve sonrasında bu rüyadan uyandığında, bunun rüya olduğunu bilir. Kişi, hayal ile gerçek arasında gidip gelebilir, bu önemli bir kapasitedir ve ilk çocuklukta kazanılır.
Nevrozun oluşumu ve açıklanmasında anahtar rol oynayan bir diğer kavram ise “bastırma”dır. Nevroz, bastırılan cinselliğin ürünüdür. Bu kabul edilemez düşüncenin ardında aslında ödipal üçgene ait bir senaryo, yani ensestüel bir arzu yatmaktadır.
Kaygı, bu kabul edilemez ve bastırılmış dürtüler bilince girmekle tehdit ettiğinde ortaya çıkar; anksiyete tarafından harekete geçirilen zihnin bilinçli kısmı (ego), bastırma, inkar veya tepki oluşturma gibi savunma mekanizmalarını kullanarak bastırılmış zihinsel içeriklerin ortaya çıkışını bilince yönlendirmeye çalışır. Nevrotik semptomlar genellikle daha önce geçirgen olmayan bir savunma mekanizması bozulduğunda ve yasaklanmış bir dürtü veya dürtü bilince girmekle tehdit ettiğinde başlar.
Nevrozlarda çatışma ve arzu arasında uzlaşma kurulur. Bu da bastırma düzeneği yoluyla arzu bastırılarak oluşur. Arzu bastırılır ve sonunda semptom oluşur. Bastırmanın yeterince işlemediği görülür ve sonunda bastırılan malzeme hep geri gelir. Savunma düzenekleri yeterli gelmez.
Nevrozda, bilinçdışı düşlemlerin, dış dünya gerçeklerini bozmadığını, benliğin dürtüsel dünyasının bir bölümünü bu uyum için kullandığını söyleyebiliriz. Benlik bütün bunları, bastırma düzeneği ile yapmakta, istenmeyen ve bastırılan dürtüsel işlemlere karşılık olarak semptom ortaya çıkmaktadır.
Nevrozda, ruhsal çatışmanın kökeninde cinsel bir problematik bulunur. Nevrotik organizasyonlar, normalin birtakım varyasyonlarıdır. Normal insanların, aslında biraz da normal nevrotik olduğunu düşünmek gerekse de bu, hastalığı basite indirgememelidir. Bir problemin ortaya çıkmasında belirleyici olan olay, kişinin kendi dikkatinden bile kaçabilir ve sadece psikoterapi çerçevesindeki yaklaşımla keşfedilebilir. Elbette gerçeklikte bağlantısı vardır fakat ait oldukları zaman ile ilişkilidirler (mesela çocukluk dönemi) ve böylece geçmiş döneme ilişkin ruhsal işleyiş biçimlerini ortaya çıkartarak kişiyi ruhsal olarak zamanda geriletir. Aynı zamanda bu olaylar, şimdiki zaman içinde de yeniden ortaya çıkabilir, sonradan etki yoluyla çatışmalar alevlenebilir.
Ruhsal acı çok fazla önemli hale geldiğinde, ruhsal otonomi kısıtlandığında ve içsel güvenlikle ilgili sınırlamalar yaşamı engellemeye başladığında ve hastanın eylemleri kendine ya da diğerlerine zarar vermeye başladığında, artık ruhsal işleyiş biçiminin normal bir kalitede çalıştığı söylenemez, norma olarak değerlendirilemez.
Nevrotik kişi, bir seçim yapma mecburiyetindedir; seçtiğini kabul etmeli, seçmediğini arkada bırakmalı ve bu durumun sorumluluğunu almaldır. Freud, bu seçim yapabilmenin kökenini çocuk cinselliğine dayandırmıştır.
Seçim yapmada zorlanan kişilerde, seçilmeyen taraftan yıkıcı bir hamle geleceği endişesi olur. Kişinin kimliğinin ve ruhsal aygıtının inşasındaki farklı etapları ve özellikle psikoseksüel gelişime ilişkin hayati evrelerinin ne şekilde geçtiği ve buradaki problemler önemlidir. Bu evrelerdeki eksiklikler kadar, fazla doyumlar da problemlere yol açabilir.
Psikanalitik teori etkili olmaya devam ederken, davranışsal psikoloji ile ilişkili bir başka öne çıkan görüş, nevrozu öğrenilmiş, strese karşı yönetilemeyen, uygunsuz bir tepki olarak temsil eder. Bilişsel teoriden kaynaklanan üçüncü bir görüş, olası ceza korkusu gibi uyumsuz düşüncenin, benlik ve çevredeki olaylar hakkında yanlış bir algıyı teşvik etme şeklini vurgular.
Psikonevrozun Tarihi
Nevrotik, 1700'lerden beri şiddetli ve mantıksız zihinsel, duygusal veya fiziksel tepkileri tanımlamak için kullanılan bir kelime olan nevrozdan mustarip olduğunuz anlamına gelir. Kökünde, nevrotik bir davranış, derin kaygıyı yönetmek için otomatik, bilinçsiz bir çabadır.
1980'de Amerikan Psikiyatri Birliği, akıl hastalıkları kriterlerini standart hale getirmek için yapılan bir yenilemenin parçası olarak nevroz terimini teşhis kılavuzundan çıkardı. Bugün, nevroz tek başına bir zihinsel durum değildir. Bunun yerine, doktorlar genellikle semptomlarını anksiyete bozukluğu ile aynı kategoriye koyarlar. Başka bir deyişle, nevroz denilen şey şimdi kaygı şemsiyesi altına giriyor.
Psikiyatristler nevroz terimini ilk olarak 19. yüzyılın ortalarında nörolojik kökenli olduğu düşünülen semptomları sınıflandırmak için kullandılar; “psiko-” öneki, birkaç on yıl sonra, bu bozuklukların etiyolojisinde zihinsel ve duygusal faktörlerin önemli olduğu netleştiğinde eklenmiştir. Daha kısa kelime daha yaygın olmasına rağmen, terimler artık birbirinin yerine kullanılmaktadır. Ancak her iki terim de psikolojik teşhis için gereken kesinlikten yoksundur ve artık bu amaç için kullanılmamaktadır. Freud’un psikanalizi keşfetmesi histeri ve nevrozlar ile olmuştur. Psikanalitik kuram da nevrozdan gelişmiştir. Nevrozlarda organik bir sıkıntı söz konusu değildir.
Nevrotik Kişilik Nedir?
Nevrotizm aslında bir kişilik özelliğidir ve bir bozukluk değildir. Olumsuzluğa karşı uzun süreli bir eğilim ve endişeli bir duygusal ruh hali olarak tanımlanır. Nevrotik bir kişiliğin, mevcut çevrelerine bağlı olarak stres ve endişe yaşaması veya başka bir kişinin küçük bir rahatsızlık olarak kabul edebileceği şeyde yoğun bir hayal kırıklığı hissetmesi çok daha olasıdır.
Sadece nevrotik bir kişilik tipine sahip olmanın kendi başına olumsuz olmadığını belirtmek önemlidir. Bir kişi işi veya okul performansı konusunda nevrotik olabilir ve sonuç olarak başarılı olabilir. Sürekli olarak genel sağlıklarını düşünebilir ve bazen aşırıya kaçsa da sağlıklı bir diyet ve egzersiz rejimi sürdürebilirler. Aslında, kendimizi kapsamlı bir şekilde değerlendirirsek, hayatımızın nevrotik olarak tanımlanabilecek davranışları veya yönlerini bulmamız muhtemeldir.
Psikonevroz ve Nevrotik Davranışın Belirtileri
Çoğu insanın, ne yaptığını bilmeden nevrotik davranışlar sergilemesi oldukça yaygındır. Ancak onlarla her gün vakit geçiren insanlar, zamanla nevroz semptomlarını yakalarlar. İşte nevrotik insanların bazı ortak özellikleri:
- Hiçbiri aslında yokken fiziksel belirtilerden şikayet etme
- Küçük şeyler üzerinde stres
- Ruminasyon veya takıntılı düşüncelere sahip olmak
- Sürekli mükemmellik ihtiyacı
- Başka bir kişiye veya diğer insanlara aşırı muhtaç veya bağımlı olmak
- Temel ihtiyaçları etkin bir şekilde yönetememe
- Sürekli dramatik davranışlar sergilemek
- Diğer insanları kıskanmak
- İlişkilerle ilgili zorluklar
- Çocuğunun sağlığına veya güvenliğine takıntılı olmak
Nevrozunuz olup olmadığını merak ediyorsanız, kendinize aşağıdaki belirtilerden veya özelliklerden herhangi birini yaşayıp yaşamadığınızı sorun:
- Kaygı ve endişe
- Aşırı endişe ve suçluluk
- Daha olumsuz duygu ve tepkilere eğilim
- Sinirlilik ve öfke
- Düşük benlik saygısı ve benlik bilinci
- Stresörlere zayıf tepki
- Günlük durumların tehdit edici olarak yorumlanması
- Depresyon
Psikonevrozun Nedenleri
Araştırmacılar, nevrotiklik ile zihinsel bozukluklar ve daha düşük yaşam kalitesi arasında bir ilişki saptadılar, ancak bunun kesin nedenini belirlemediler. Nevrotikliğin gelişmesinde birkaç faktörün rol oynadığına inanılıyor.
Genetik
Ailesinde nevrotiklik öyküsü olan kişilerin buna sahip olma olasılığı daha yüksek olabilir. Bunu gösteren kanıtlar şunları içerir:
- Diğer anksiyete bozuklukları ile nevrotiklikte farklı özellikler arasındaki genetik faktörlerin örtüştüğünü öne süren ikiz çalışmaları
- Glutamat işleyişinde (beynin düzgün çalışmasından sorumlu nörotransmitter) rol oynayan G72 geni de nevrotiklikle ilişkilendirilmiştir, ancak bu bulgular tutarlı değildir.
- Nevrotizm üzerine yapılan genetik araştırmalar, duygu işlemeyle ilişkili serotonin taşıyıcı genlerden birinde küçük ama kayda değer bir fark bulmuştur.
Çevre
Hem paylaşılan ortamlar (aile üyeleri için ortak) hem de çocuğun bireysel alanı gibi paylaşılmayan ortamlar, nevrotik özellikler geliştirme olasılığı ile ilişkilidir.
3330'dan fazla Hollandalı ikiz üzerinde yapılan büyük ölçekli bir ikiz çalışması, paylaşılan ortamların, paylaşılmayan ortamlara kıyasla, gelecekteki nevrotik davranışları tahmin etmede önemsiz olduğunu, yani evinizin dışında olan şeylerin daha büyük bir etkisi olabileceği anlamına geldiğini buldu. Ancak bu, paylaşılan ortamların hiçbir etkisinin olmadığı sonucuna varmaktan çok gen-çevre etkileşimleri tarafından açıklanmıştır.
Psikonevrozun Çeşitleri
Histerik Psikonevroz
Psikanalitik kuramın çekirdeği olan histerinin çekirdeğini de ödipal karmaşa oluşturur. Kalbi, ödipal karmaşa ve bilinçdışı ensestüel düşlemlerdir. Histeride, ödipal döneme takılma söz konusudur. Histerinin kliniği, dramatizasyon, yoğun duyarlılık ve hassasiyet ile karakterizedir. Histeride ötekinin ilgisini çekmek ve onun hoşuna gitme arzusu vardır, bu da ilişkilerin erotize edildiğini gösterir. Ancak bu öteki, genellikle ulaşılmaz olandır. Kişi, yalnızca hayal kırıklığı yaratacak durumlara kendini sokar. Bu tarz ilişkiler hem arzuyu hem de hayal kırıklığını barındırır. Öteki tarafından tatmin olmak imkansızdır. Histerik hastada sürekli bir talep vardır, kendi düşlemlerinde de ötekine tutunur ancak sonu hep hüsrandır.
Duygulanımsal labilite (değişkenlik) görülür. Aşırı hassasiyet ve bir duygulanım durumundan ötekine geçişte büyük kararsızlık yaşarlar (Seçilmeyenden misilleme gelecek korkusu). İkna edilebilir kişilerdir, davranış değişiklikleri görülür..
Histerik kişide çatışmadan kaçınma, öfke krizleri, idealize edilmiş romantik ilişkilerin arayışı, arzu ve aynı zamanda ötekinin arzusu boyutunda uygun yeri bulamama, yetersizlik görülür. Güven veren ve sakinleştiren bir öteki kişiyi arama davranışı vardır. Tatmin olmada imkansızlık, günlük aile ilişkilerinde ve ikili ilişkilerde tatmin olamama, bu ilişkilerden doyum alamama ve ayrıca histerik kişinin arzusunun gerçekleşmesine yönelik bilinçdışı hareketlerin oynadığı rol çok güçlü bir depresif acıyı ortaya çıkarabilir.
Histeriğin bazı ilişkisel dışavurumlarındaki abartılı boyutun karşısında, histeriğin güzel aldırmazlığı dediğimiz bir durum da ortaya çıkar. Bu, kişinin kendi ruhsal acısını bilmek istememe, ötekinin ruhsal acısına karşı aldırmazlık durumudur; kişi, ilgilenmek ve bilmek istemez. Histeride semptomların esnekliğini, kolayca değişebildiğini görürüz. Çünkü esas olan ötekinin ilgisini çekmektir, semptomlar da ötekine göre değişebilir. Sonuçta öteki, daha fazla yatırım yaptıkça, ilgilendikçe, soru sordukça, histerik kişi daha fazla semptom ortaya koymaya başlar. Böylece, ilişkilerin erotizasyonuyla birlikte ciddi cinsel sıkıntılar da görülebilir; penetrasyona ilişkin acı hissetme, cinsel soğukluk, iktidarsızlık ve erken boşalma gibi.
Histeriklerde, dürtüsel anlık bağlanmalardan ve duygulanımsal bağlılıktan söz edilebilir. Kişi, ruhsal olarak bu bağlılıktan kurtulamadığı için ilişkide bozulmalar yaşar. Hasta, ötekine ilişkin arzusunu ortaya koyar ancak arzunun katılığı ile karşılaşır. Histerikler, öteki tarafından arzu edilmek ve sevilmek isterler. Ötekinin arzusu ve ilgisi için ilişkiye yatırım yapar, ötekini baştan çıkarmaya çalışırlar.
Histeride Bedensel Göstergeler
Histeride ruhsal süreçler, fiziksel dışavurumları tetikleyebilir ve böylece beden harekete geçer. Böylece histeride, kişinin bedeninin, ötekiyle kurulacak olan ruhsal ilişki yerine geçtiğini görürüz. Kişi, ötekinin dikkatini bedensel semptomlar çıkararak çekmeye çalışır, ruhsal çatışma bedene döner. Bu duruma histerik konversiyon (dönüştürme) denir. Çünkü ruhsal çatışma yer değiştirmiştir. Histerik konversiyonlar organik kökenli değildir.
Hareket ve Kas Tonusuna İlişkin Sıkıntılar: Charcot döneminde, histeriye yönelik bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Bu dönemde yapılan çalışmalarda histerinin semptomlarının ve epilepsi semptomlarının benzer olduğu görülmüştür. Bu yüzden de histerikler, epilepsi hastalarıyla aynı yerde destek görmüştür. Ancak sonradan anlaşılanın üzerine, histerik hastalar, hep öteki hastaların hastalık semptomlarını taklit ediyorlardı.
Histerik krizlerde dili ısırma ve idrar kaçırma yoktu, düşüşler gürültülü değildi, kasılmalar düzensizdi ve sanki bir kuklaymış gibi hareketler görülebilirdi. Histeriklerde bu bağlamda, ajitasyon, huzursuzluk, taşkınlık ya da hareketsizlik, kendinden geçme, orgazm ya da dehşet davranışları olabilse de günümüzde bu semptomlar nadiren görülür. Çünkü günümüzde farklı hastalıklar ve semptomlar vardır. Dolayısıyla histerik semptomlar da değişiklik göstermektedir. Günümüzde daha çok dissosiyatif sıkıntılar (çoklu kişilik bozuklukları) görürüz. Histerik hasta, konversif semptomları nedeniyle hastaneden psikotik hastaların yanına yerleştirilmektedir.
Histerik hastanın sıkıntılarında genellikle epileptik krizlerin bozulmuş biçimleri görülür; titreme, kasılma, çırpınma, kramplar, yoğun bir öksürük krizi, keyifsizlik, kaslarda güçsüzlük gibi.
Duyular ile İlgili Sıkıntılar: Özellikle ağrılar, günümüzde sıklıkla görülür. Ağrılı, acılı bir durum değişebilir ya da belirti bir yerde sabitlenebilir. Ruhsal acı, bedensel bir ağrı ile yer değiştirebilir. Duyu organlarına ilişkin sıkıntılar olabilir.
Nörovejatatif Sıkıntılar: Kalp/damar sistemiyle ilgili problemlerdir. Bu farklı sıkıntılar, histerik kişinin normal bir şekilde ilişki kurmasını önler. Freud, histeride ortaya konan semptomların, bastırılan dürtülerin geri dönüşünün “motor dilinde ortaya çıktığını (beden)” söyler.
Histeride Ruhsal Sıkıntılar
Histeriden ortaya çıkan ruhsal süreçler, ruhsal semptomları da ortaya çıkarır. Bilinç düzeyinde, dikkat ve davranış ciddi değişiklikler gösterebilir. Düşünce süreçlerine ilişkin sıkıntılar olabilir. Konsantrasyon güçlüğü, hafızaya ilişkin sıkıntılar olabilir. Kişisel önemli hatıraları hatırlamada zorluk yaşanabilir, bu hatıralar bir tramvaya bağlı olabilir. Bunlar sıklıkla çatışmalı anılardır ve birdenbire bunun yerine sahne/yalancı anılar denilen ekran anılar ortaya çıkabilir. Bu ekran anılar, gerçek anıları gizler. Histerik kişi, anlattığı hikâyeyi, sanki o hikayede yer almıyormuş gibi anlatır, zihinsel ketlenmeler yaşar. Bu ketlenmeler genelde bastırmaya dayanır ve zihinsel debillikten (aptallık) söz edilir.
Obsesyonel Psikonevroz
Obsesyonel nevrozda kişi, dikkatlidir, ritüelleri vardır, söylemlerinin anlaşılması bazen güçtür. Aynı şeyi tekrar tekrar yaparlar ve söylemleri bazen soyut planda kalır. Nevrotik yineleme, normal yinelemeden otomatik ve zorunlu olmasıyla ayrılır. Böylece tüm nevrozlar, ne kadar özgün olursa olsun zorunlu yinelemeler içinde bulunurlar.
Obsesyonel nevroz, düşünce süreçlerinin erotizasyonuyla karakterizedir. İlişkisel beden erotize edilmez ve beden daha çok arzularından, isteklerinden ayrılmıştır, bedensel istekler yadsınır. Freud’a göre, heyecan veren sadece düşüncenin içeriği değildir, düşünme etkinliğinin kendisi de heyecan uyandırır.
Obsesyonel kişi katıdır, tarzı net ve düzenlidir. Günlük bazı davranışlarda obsesyonel karakteri çağrıştırsa da patolojik değildir. Bunlar; dakiklik, temizlik ve düzene ilişkin kaygılar, savurganlığa ilişkin kaygılar, biriktirme, koleksiyon yapma arzusu vb.dir.
Obsesyonel nevrozun kökenleri, genitallik öncesi psikoseksüel evresinde özellikle de anal dönemdeki takılmalara aittir. Ruhsal acı, yapılan ritüeller ile bağlantılıdır. Hastalar, bu boyutu gizleyebilirler çünkü bu hastalıklı boyutun farkındadırlar. Kişi, ruhsal acıdan kurtulmak için ritüellere daha fazla yatırım yapar ve bu zamanla bir kısır döngüye dönüşür.
Kişi, kendi saldırgan dürtüsünü kabul etmekte zorlanır. Kişi, kendisine yönelik saldırganlık ve suçluluğun ötesinde, sevgi nesnesini kaybetmekten de korkar. Bununla ilgili olarak kin ve suçluluk hissederler.
Kolaylıkla absürd olarak nitelendirilebilecek ve bu sebeple kınanacak ve sıklıkla yorucu olacak obsesif fikir, kişiye ruhsallığında zorla kabul ettirilmiştir ve zorunluluk haline gelmiştir. Böylece ruhsal sıkıntıdan kurtulmak için bu takıntılı fikir seçilmiştir. Obsesif kişi, obsesyonlarının kendi gerçekliğiyle bağlantılı olduğunu bilir. Ayrıca bir olay ile de bağlantılı değildir, süreklidir.
Obsesyonel kişi, ritüel davranışları arasında hapsolur. Profesyonel bir aktiviteyi devam ettirmek neredeyse imkânsız gibidir. Semptomlarının delice boyutundan kaçamazlar. Bu da işlevsellik yitimine sebep olabilir. Obsesyonel nevrozda, cinsel şeylere karşı yoğun bir çekim ve heyecan vardır. Ancak aynı zamanda saflık, temizlik, mükemmeliyetçilik eğilimi de bulunur.
Obsesyonel nevrozda ikilemler, hayata devam etmeyi zorlaştırır. Çünkü karar vermede zorluk yaşarlar. Seçilmeyen taraftan gelecek bir misilleme korkusu vardır. Kişi, seçilmeyen taraftan gelecek saldırganlıktan ve kendi saldırganlığından (agresyon) korkar.
Kişinin tekrarlı ritüelleri kişiyi rahatsız etse de kişi bundan gizli bir haz alır ve doyuma ulaşır. Obsesyonel kişi, ötekine kötü bir şey olmasına kendisinin sebep olduğunu düşünür, bu ritüeller düzgün yapılmadığı için ötekine bir kötülük geldiğine inanır. Obsesyonel nevrozdaki ritüeller, ayıp ve kötü olan şeylerin yönünün değiştiğini ifade eder.
Düşünceler ile İlgili Saplantılar: Kişi, az çok yararsız ve saçma sorular ile saldırıya uğrar ve mutlaka bir açıklamada bulunmak zorundadır. Çünkü belirsizliğe tahammülleri yoktur. Örneğin; bir kelimenin anlamını bulmak zorunda hissederler. Bu saplantılı fikirlerde zihinsel birtakım uğraşlar da söz konusu olabilir. Örneğin; mastürbasyon yaptıktan sonra elini yıkamadığı için el sıkıştığı kişinin hamile kalacağına ilişkin korku gibi. Çiğ düşünceler ya da görüntüler de bu saplantılı fikirler de olabilir. Sonucunda kişi bunlara karşı savaşabilir. Bu savaş için de kompülsiyonları geliştirirler.
Fobik Obsesyonlar: Burada fobik bir endişe söz konusudur, bir yerden ya da nesneden kaçınmayı içerir. Buradaki saplantı ise, aynı düşünceye bağlı bir endişedir; kaçınmanın yatıştırıcı etkisi olmasa da endişe sürekli olsa da fobik saplantı devam eder.
Dürtüsel Saplantılar: Dürtüsel fobiler olarak da adlandırılır. Kişinin hem kendisine hem de ötekine karşı kaygılarını içerir. Bunlar cinsel ve saldırgan olabilir. Dürtüsel saplantılarda kişi, kendisinde kontrol edemediği bir aşırılık düşüncesiyle didişir, bu kontrol edemediği aşırılık neticesinde uygunsuz bir eylemde bulunmaya ilişkin saplantılar ortaya çıkar. Mesela kişi, evdeyken cama yaklaşamayabilir, “ya düşersem?” düşüncesinden korktuğu için. Bu tarz bir endişe obsesyonel bir biçimde çıkar. Çünkü kişi, endişeye karşı savaşırken gittikçe daha karmaşık önlemler alır. Eyleme geçmekten korkulur ve nadiren eyleme geçilir. Burada bastırılan dürtünün geri dönmesi söz konusudur. Tedirgin edici olan düşünceler semptom biçiminde geri gelebilir. Kompülsiyonlar ve ritüeller, saplantılara karşı savaşmak amacıyla ortaya çıkarlar.
Fobik Psikonevroz
Fobi, Yunanca “phobos” kelimesinden gelir ve korku, kaygı, kaçış anlamlarına gelir. Fobi, özel bir endişe biçimidir ve korku, kaçınma ve kaygı önem kazanır. Çoğunlukla nevrozun fobik boyutu, histerik fobi biçiminde ya da obsesyonel olabilir. Ancak saf fobik nevroz olguları da mevcuttur.
Çoğunlukla fobik nevroz hastaları endişelerine ilişkin abartılı bir boyutun farkındadırlar fakat yine de birdenbire oraya çıkararak kişiyi etkisiz bırakan bu sıkıntılara engel olamazlar.
Fobik nevrozda, depresif ve narsisistik acı önemlidir. Bu sebeple kişinin madde bağımlısı olması, madde kullanması, özellikle de alkol kullanması sık sık görülür. Bu maddeler cesaret vermesinden ziyade ruhsal engellemenin kaldırılması için kullanılır.
Nevrotik organizasyonların fobik bileşeninde önemli olan, fobik korkutucu özelliği olan nesneyle ilgili olarak kişinin sürekli olarak bu nesneyi düşünmesidir. Kişi durmaksızın bu nesneyi düşünür, ondan korkar ve neredeyse pusuda bekler. Nesneye karşı bir çekim/geri itim tipinde bir ilişki kurulur. Bu da görünürde endişe ve hoşnutsuzluk yaratan nesnenin ardında ne olabilir sorusunu akla getirir.
Kişi, kaçınma davranışları gösterebilir. Mesela çekingenliği fark edilmesin diye sürekli makyaj yapabilir ya da sakal bırakabilir. Kişi, fobiye karşı bir nesne kullanarak da yeniden kendine güven kazanmaya çalışabilir; bir arkadaş, nazarlık veya muska bu nesnelere örnek olabilir. Bu nesnenin kullanımı saplantılı obsesyonel bir ritüele dönüşür. Çok daha nadir olarak, kişi endişe veren nesneyle karşılaşma durumu zorunlu olduğunda oradan kaçınma davranışları da sergileyebilir. Mesela sınava girmekten korkan bir kişi, sınav zamanı hastalanabilir ve sınava girmez, burada bir kaçınma söz konusudur.
Kişi, güven ve eksiklik duyguları arasında, cesaret gösterileri, meydan okuma davranışları ve kendine güven duygusu eksikliği ve güvensizlik arasında bir şeyden kaçınmak ya da o şeye yaklaşmak veya alışmak için çok fazla ruhsal enerji harcar. Kişi, bütün ruhsal enerjisini fobik nesneye aktardığı için günlük yaşantısında çok yorgun ve bitkin hisseder.
Bilişsel davranışsal kuramlar, öğrenme ve şartlanmaların, bazı kaçınma davranışlarına neden olabileceğini ya da endişe verici durumlara sebep olabileceğini öne sürer. Bilişsel ve davranışsal terapilerde hedef, duyarsızlaştırma yoluyla hastaya profesyonel destek verilmesidir. Bu durum yaşayarak maruz bırakma yoluyla olabilir. Ayrıca gevşeme teknikleri de kullanılır. Psikanalitik psikoterapilerde ise, çatışmanın kaynağındaki birbirine zıt olan arzuların ruhsal dinamiği anlaşılmaya çalışılır ve çok yoğun olan endişeyle başa çıkmak için kullanılan savunma düzeneklerine bakılır. Hastayı çökertmemek için savunma düzeneklerine çok fazla dokunmadan müdahale edilir.
3 tip fobi biçimi ayırt edilmektedir:
Sosyal Fobi: Bir durumun neden olduğu fobidir. Burada kişi, ötekinin ilgi nesnesidir. Ötekinin önünde konuşmak, yemek yemek, bir şeyler içmek ve ötekinin önünde kişinin yüzünün kızarması gibi örnekler verilebilir. Kişi, utanç verici, seviyesiz veya yetersiz bir şey yapmaktan korkar. Kişi için ötekinin varlığı önemlidir, bu yüzden davranışlarını ötekine göre düzenler.
Agorafobi: Agora, Yunanca bir kelimedir ve bir grubun, kitlenin toplandığı yeri ifade eder. Agorafobi denildiği zaman, halka açık bir yerde buluşma fikrinin ya da eyleminin uyandırdığı endişeden bahsedilmektedir. Çünkü kişi için, böyle bir yerdeki kalabalığın yoğunluğundan kaçmak oldukça güçtür.
Basit Fobi: Çoğunlukla ayrıştırılmış bir korku, özelleşmiş bir fobi söz konusudur. Kişi, belirli bir durumdan ya da belirli bir nesneden korkabilir. Bazı fobiler çocukluk çağına dayanır ve yetişkinlik dönemi boyunca da devam eder. Bazıları ise ergenlik veya yetişkinlik dönemlerinde oluşur. Bazı fobiler günlük yaşamı çok az etkilerken bazıları hastaların günlük hayat adaptasyonunda büyük sıkıntılara yol açabilir. Garip fobiler de söz konusu olabilir. Mesela kişi belli renklerden korkabilir. Kişi, uğursuz olduğu fikriyle bağlantılı olarak bazı nesnelerden korkabilir, bu nesnelerden kendisine kötülük geleceğine dair bir inanç söz konusu olabilir. Bu tarz fobilerin oluşmasında batıl ve mistik inançlar da etkili olabilir. Kişi, beden imgesiyle ilgili fobiler de geliştirebilir. Buna dismorfofobi denir. Dismorfofobi, bedenin değiştiğine dair bir endişe olup bu biçimsizlik, çirkinlik durumuna dair şikayet, muhatap olunan öteki için pek inandırıcı değildir. Beden imgesine yönelik bu tarz fobiler, altta yatan psikotik bir çekirdeğin varlığını akla getirir. Kişi, “bu kol bana ait değil kestirmek istiyorum” bile diyebilir.
Teşhis ve Tedavi
Nevrotik davranış bir sorun haline geliyorsa, aile doktorunuzla veya bir ruh sağlığı uzmanıyla konuşabilirsiniz. Doktorunuz muhtemelen bir fizik muayene yapacak ve belirtilerinizin nedenini belirlemek için laboratuvar çalışması isteyecektir.
Nevrotizm teşhisi almayacak olsanız da davranışlar ciddi sıkıntı ve ilişki sorunlarına neden oluyorsa size bir akıl sağlığı bozukluğu teşhisi konabilir.
Bir kişilik testi yaparken, bir kişi nevrotiklik için düşük, orta veya yüksek puanlar alabilir. Düşük puana sahip kişiler, duygusal olarak daha kararlıdırlar ve yüksek puanlara sahip olanlardan daha başarılı stresle başa çıkmayı başarırlar.
Tedavi
İlaçlar
Aile doktorunuz veya psikiyatristiniz, anksiyete, depresyon ve diğerleri gibi bozukluklarla ilişkili semptomların azaltılmasına yardımcı olacak uygun ilaçları reçete edebilir. İlaçlar, nevrotik davranışın arkasındaki beyin kimyasını değiştirmeye yardımcı olur.
Nevrotizm ile ilişkili zihinsel bozukluklar için reçete edilen yaygın ilaçlar şunları içerir:
- Anti-anksiyete ilaçları, kaygıyı ve sinirlilik veya huzursuzluk gibi ilişkili semptomları azaltmaya çalışır. Yaygın olarak reçete edilen bir örnek, hızlı etkili olan benzodiazepindir, ancak insanlar buna tolerans geliştirebilir.
- Seçici serotonin geri alım inhibitörleri ve serotonin-norepinefrin geri alım inhibitörleri gibi antidepresanlar, depresyon semptomlarını yönetmek için kullanılabilir.
Bu ilaçların amacı işleyiş biçiminde önemli bir değişiklik yapmak değildir. Fakat kişinin kriz dönemimi en az hasarla geçmesini sağlamak hedeflenir.
Psikoterapi
Bilişsel davranışçı terapi de dahil olmak üzere çeşitli konuşma terapisi biçimleri, olumsuz düşünce kalıplarını ele almaya ve bir kişinin sağlıksız başa çıkma yollarını değiştirmeye çalışmasına yardımcı olabilir. Bir kişinin nevrotik davranışlarını ve bu davranışların karşılaştıkları diğer sorunlara nasıl katkıda bulunduğunu belirlemesine yardımcı olmak için de yararlı olabilir.
Psikonevrozlar için en çok işe yarayan terapi yöntemlerinden birisi psikodinamik terapidir. Psikodinamik terapi kişinin, çatışmalarını bilince getirmesine ve onlarla baş etmesine yardım eder.
Yaşam Tarzı Değişiklikleri
Kendi nevrotik davranışınızla başa çıkmak yorucu olabilir. Özfarkındalığı yükseltmek ve bu davranışları neyin tetikleyebileceğini anlamak, nevrozun yönetiminde kritik ve devam eden adımlardır. Nevrotizminizi neyin daha da kötüleştirdiğini öğrendikten sonra, zihinsel sağlığınızı desteklemek için aşağıdaki olumlu yaşam tarzı değişikliklerinden bazılarını veya tamamını yapabilirsiniz:
Bir "hayır" listesi oluşturun: Listeler, gün boyunca stresli şeyler ortaya çıktığında sınırlar belirlemenize yardımcı olabilir. Nasıl ilerleyeceğinizden emin değilseniz ve ne yapacağınız konusunda kafanız karıştıysa listeyi kontrol edin.
Tetikleyiciler konusunda proaktif olun: Örneğin, haftada birçok kez uyumakta normalden daha geç kalmanın hemen hemen her zaman semptomlarda veya nevrotik davranışlarda bir artış yaşattığını biliyorsanız, rutin uyku sürelerini en önemli öncelik haline getirin.
Nefes egzersizleri yapın: Nefes egzersizleri, vücudunuzu ve beyninizi oksijenden mahrum bırakan ve daha sonra tam bir endişe veya panik ataklara ilerleyebilen kaygı ile ilgili sığ nefes almanın önlenmesine yardımcı olurlar.
Bir meditasyon veya uyku hikayesi uygulaması indirin: Bunlar, stresli zamanlarda size rehberlik edebilir ve daha iyi uykuyu teşvik edebilir. Zaman içindeki ilerlemenizi görebilmeniz için farkındalığı izlemenize, notlar yazmanıza veya ruh halinizi belgelemenize izin veren uygulamaları kullanın.
Hastalığın fark edilmesi ve profesyonel psikolojik destek süreciyle bu hastalığı atlatmak mümkündür. Ancak destek sürecinin başlangıcında, destek aldığınız uzmanı özenli bir şekilde seçmeli, alanında son derece bilgili, sizi anlayışla dinleyen ve belli bir deneyime sahip uzmanlardan destek almalısınız. Bünyesinde bulunan uzman ve deneyimli kadrosuyla Psikolog Ofisi, her türlü psikolojik rahatsızlığın üstesinden gelebilmeniz için her daim yanınızdadır. Psikolog Ofisi’nin sunduğu hızlı hizmetle, nerede olursanız olun, sadece 1 dakika içerisinde dilediğiniz uzmandan online bir şekilde destek alabilirsiniz. Psikonevroz, ihmal edildiği takdirde yaşam kalitesini çok olumsuz etkileyen hastalıklardan biri olsa da, online terapi seansları ile hızlı bir şekilde bu hastalığı atlatabilir, tekrar sağlıklı ve mutlu olduğunuz günlere kavuşabilirsiniz.