bağımlı kişilik bozukluğu

Bağımlı Kişilik Bozukluğu

Bağımlılık, sözlükte ‘bağlı olma durumu’ olarak geçmekte olup; psikolojik terim olarak ise ‘bireyin isteklerini karşılamakta yetersiz oluşu, karar verirken ve işlerini hallederken başkalarınının yardımına ihtiyaç duyuyor oluşu’ olarak tanımlanmaktadır. Bağımlı kişilik bozukluğu ise, bireyin aşırı bağımlılık eğilimi gösterdiği ve diğer şahısların devamlı olarak kendisini yönlendirmesine, onların korumasına veya onayına ileri seviyede ihtiyaç hissetme halidir. Bu durum, kişinin kendi kararlarını alma ve düşünce yeteneğinin sınırlı olduğu, diğer kişilerin beklentilerini karşılamak adına kişisel ihtiyaçlarından feragat ettiği bir örüntüyü ifade eder. 

Bağımlı kişilik bozukluğu, bireyin kendi bağımsızlığını kazanmak ve sağlıklı ilişkiler kurmak konusunda zorluklar yaşamasına sebebiyet verebilir. Bağımlı kişilik bozukluğunun mücadelesi genellikle bireysel terapi, özgüvenin arttırılması ve kişinin kendi kararlarını almasını arttırmaya odaklanan terapi yöntemlerini içerir.

Bağımlı Kişilik Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir?

1.Karar Vermekte Zorluk: Birey, kendi başına karar almakta zorlanır ve sürekli olarak başkalarının yönlendirmesine ihtiyaç duyar.

2.Bağımlılık Gereksinimi: Yoğun bir bağımlılık eğilimi sergiler, sürekli olarak başkalarının onayına, yönlendirmesine veya korumasına ihtiyaç duyar.

3.Çekingenlik ve Kaygı: Sosyal ilişkilerde çekingenlik ve kaygı belirtileri gösterir, genellikle başkalarıyla etkileşim kurmaktan çekinir.

4.Kişisel Hedeflerde Zorluk: Kendi kişisel hedeflerini belirleme ve bunlara ulaşma konusunda zorlanır.

5.Ayrılma Korkusu: Başkalarından ayrılmaktan aşırı derecede kaygı duyar, bu yüzden ilişkilerini sürdürme eğilimindedir.

6.Eleştiriye Aşırı Duyarlılık: Eleştiriden kaçınmak amacıyla, istemeden de olsa kabul etme eğilimindedir.

Bağımlı Kişilik Bozukluğunun Tanı Ölçütleri Nelerdir?

1. Bağımlı ve Boyun Eğici Davranışlar: Bireyler, kendi hayatlarına dair kararlar almakta güçlük çekerler ve sorumluluk almaktan kaçınırlar. Bununla birlikte diğer insanların kararlarına ve tavsiyelerine ileri derecede ihtiyaç duyarlar.

 2. Bağımsız Hareket Edememe: Başkalarının desteğini hissetmeden işlerine veya projelerine başlayamazlar ve yalnız iş yaparken aşırı derecede özgüven eksikliği hissederler.

3. Destek ve Onay Arama İhtiyacı: Devamlı olarak çevresindeki insanların desteğine ve onayına ihtiyaç duyan bu şahıslar, eleştiriye karşı da ileri seviyede duyarlı olup eleştiriye maruz kalmamak adına devamlı olarak kaçınma içerisinde bulunurlar.

4. Destek Arayışı: Diğer insanlara olan bağımlılıklarından dolayı tek başına iş yapmaktan kaçınan şahıslar, sürekli olarak başkalarına ihtiyaç duyar hâldedir ve bağımsız hareket etmekten kaçınırlar.

5. İlişkilerde Karşı Tarafa Aşırı Boyun Eğme: Bu kişiler, karşısındaki insanları mutlu etmek için kendi istek ve ihtiyaçlarını sürekli olarak göz ardı edip bununla birlikte kendi düşünce ve duygularını da ifade etmekte epeyce zorlanırlar.

6. Yalnız Kalmaktan Korkma: Bu şahısların ileri seviyede yalnız kalma veya terk edilme korkusu bulunmakta olup bir ilişkisi sona erdiğinde direkt olarak yeni ilişki arayışlarında bulunurlar.

Bu tanı kriterleri, bağımlı kişilik bozukluğunu işaret edebilmeleri için; genel olarak bakıldığında şahısta sürekli ve yaygın bir şekilde bulunmalı ve yetişkinlik döneminin başında ortaya çıkmalıdır. 

Bununla birlikte şahsın sosyal, mesleki ve ticari veya diğer önemli işlev alanlarında belirgin bir bozulma veya sıkıntıya yol açmalıdır. Bu tanının konulabilmesi için yukarıda belirtilmiş belirtilerden çoğunun şahısta mevcut olması gerekmektedir.

Bağımlı Kişilik Bozukluğunun Nedenleri Nelerdir?

1.Çocukluk Dönemi Deneyimleri: Zorlu veya kontrolcü ebeveyn ilişkileri, şahsın bağımlılık eğilimi üzerinde büyük bir etkiye sahiptir.

2.Aşırı Koruyucu Yetiştirilme: Çocukluk döneminde aşırı koruyucu bir aile veya ortamda büyüme, bağımlı kişilik bozukluğunu tetikleyici role sahiptir.

3..Bağımlılık Yaratıcı Ortamlar: Bireyin, çocukluk döneminden itibaren başkalarına aşırı bağımlı olmayı öğrenmesine neden olan aile veya sosyal çevre etkileri, bağımlı kişilik bozukluğunda büyük bir öneme sahiptir.

4. Duygusal İstikrarsızlığa Sahip Olma: Duygusal olarak istikrarsız bir çevrede büyüme ve gelişme, bağımlılık eğilimlerini arttırabilir.

5. Düşük Özgüvene Sahip Olma: Düşük özgüvene sahip kişiler, kendi kararlarına güvenme konusunda epey güçlük çekerler ve bağımlı kişilik bozukluğunu tetikleyici niteliğe sahip olabilir.

Bağımlı kişilik bozukluğu nedenlerine baktığımızda genellikle çocukluk dönemindeki aile ilişkileri ve deneyimlerin önemli role sahip olduğunu görüyoruz.

Sayılan nedenlerle birlikte genetik, kültür, ebeveyn davranışları, hastalık geçmişi ve erken dönemde cinsel istismar da bağımlı kişilik bozukluğuna sebebiyet verecek etkenler arasında yer alabilir.

Kişilerin genetik yapısı, bağımlı kişilik bozukluğu üzerindeki etkisi üzerine birçok çalışma yapılmıştır. Örnek olarak, tek yumurta ve çift yumurta ikizlerinde bağımlı kişilik bozukluğunun yaygın olup olmaması üzerine bir test yapılmış ve tek yumurta ikizlerinde yüksek seviyede uyum görülmüştür.

Kültürel farklılıklar nedeniyle bağımlı kişilik bozukluğu olan bireyler toplumda daha az fark ediliyor ve bu durum, sorunun yaygınlaşmasına neden oluyor.

Ebeveynlik tarzı da bağımlı kişilik bozukluğunda fazlaca büyük bir etkendir. Birey çok küçük yaşta aile tarafından eğitilmeye başlar.

Ailenin çocuğa tercih yapabilme yetisini kazandıramaması, karar verme aşamaları veya özgüven gelişimindeki eksiklik gibi sebeplerle çocuk ailesine bağımlı hâle gelir. Bu durum da ileriki süreçlerde bağımlı kişilik bozukluğunu meydana getirir. Ailenin çocuk üzerindeki otoriter duruşu çocukta diğer bireylere karşı da itaat etme içgüdüsünü besleyebilir.

Hastalık geçmişi ise kişideki kronik hastalıkların birey üzerinde doğurduğu psikolojik etkilerden dolayı faktör olarak gösterilir.

Küçük yaşta uğranılan istismar açısından değerlendirme yaptığımızda bağımlı bireylerin diğer bireylere oranla daha çok istismara uğradığı araştırmalarla desteklenmektedir.

Bağımlı Kişilik Bozukluğunda Yerleşik Düşünceler Nelerdir?

1.Kendine Güvensizlik: Bu kişiler, yoğun biçimde kendilerine karşı güvensizlik duyarlar. Kendi başlarına hiçbir şey yapamayacaklarını düşünebilirler veya başkalarının yardımı olmadan mesafe kat edemeyeceklerine ve hiçbir şey başaramayacaklarına inanırlar.

2.Bağımsızlıktan Kaçınma: Bu kişiler, bağımsız hareket edemeyeceklerini ve tek başına hiçbir şey yapamayacaklarını düşünürler. Genellikle başkalarının kararlarına ve yardımlarına muhtaç hissederler.

3.Başkalarına İhtiyaç Duyma: Bu kişiler, tek başına hayatlarını sürdüremeyeceklerini düşünebilirler.

4.Terk Edilme Korkusu: Bu kişiler, sürekli olarak başkalarını memnun etmek isterler çünkü başkalarını memnun etmeme durumunda terk edilebilme ihtimalleri her zaman akıllarına gelen ilk durum olabilecektir. Yalnız kalmaktan da korkup her zaman birilerine ihtiyaçları olduklarını yoğun bir biçimde hissederler.

5.Aşırı Uyumluluk: Bu kişiler, kendi istek ve ihtiyaçlarını göz ardı edip çevresindeki insanların memnuniyetini ileri seviyede önemserler. Bu hareketleri  “Başkalarını memnun etmeliyim ki beni sevsinler.” düşüncesine dayandırılabilir. 

6.Eleştiriden Kaçınma: Yazımızda daha önce belirttiğimiz gibi bunlar, eleştiriden kaçınma, eleştiriyi kaldıramama vb. durumlardır.

7. Özgüven Eksikliği: Yazımızda daha önce belirttiğimiz üzere bu kişiler yoğun bir biçimde özgüven eksikliği hissederler.

 Bağımlı Kişilik Bozukluğu İçin Tercih Edilen Terapi Yöntemleri

Bağımlı kişilik bozukluğunun mücadelesinde, genellikle psikoterapi ve/veya ilaç tedavisi kullanılır. Ancak, doğrudan bağımlı kişilik bozukluğunu tedavi etmek amacıyla üretilmiş spesifik bir ilaç mevcut değildir. 

İlaç tedavisi, bazı durumlarda yardımcı olabilir ancak bu ilaçların yan etkileri göz önüne alındığında, psikoterapi genellikle daha etkili ve kolay bir yöntem olarak kabul edilir.

Psikoterapi, bağımlı kişilik bozukluğuna sahip kişilerin mücadele sürecinde önemli bir rol oynar. Bu bireyler, genellikle sürece daha uyumlu ve açık olma eğilimindedirler. 

Süreç sırasında, sorunlarını ifade etmekten çekinmezler ve psikoterapi seanslarını yarıda bırakma olasılıkları düşüktür. Bu durum, sürece yanıt verme oranını artırır ve başarılı sonuçlara ulaşmayı daha olası hale getirir. 

Psikoterapinin amacı, bireyin kendi ayakları üzerinde durabilme becerisini geliştirmek, bağımlılık davranışlarını azaltmak ve daha sağlıklı ilişki dinamikleri kurmalarına yardımcı olmaktır.

Bununla birlikte, her bireyin terapilere verdiği yanıt farklı olabilir ve bazı kişiler psikoterapiye rağmen beklenen ilerlemeyi göstermeyebilir. Bu durum, bireysel farklılıklar ve bozukluğun şiddeti gibi çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir. 

Sürece yanıt vermeyen durumlarda, farklı terapi yöntemleri veya destekleyici ilaç tedavileri değerlendirilebilir. Süreçte hem terapistin hem de hastanın sabırlı ve kararlı olması önemlidir. 

Sonuç olarak, bağımlı kişilik bozukluğunun mücadelesinde psikoterapi genellikle en etkili yöntem olarak kabul edilir, ancak her bireyin sürece vereceği yanıtın farklı olabileceği unutulmamalıdır.

Bağımlı Kişilik Bozukluğuna Sahip Olan Kişilere Yaklaşım Nasıl Olmalı?

Öncelikle bağımlı kişilik bozukluğuna sahip olan kişilere yaklaşım, özenli ve anlayışlı olmayı gerektirir. Bu kişilerin bağımlılık eğilimleri ve sürekli onay arayışları dikkate alınarak, destekleyici ve teşvik edici bir tutum benimsenmelidir.

1.Empati ve Anlayış Göstermek: Bu kişilerin duygusal ihtiyaçlarını anlamaya çalışmak ve onlara duygusal destek göstermek epeyce önemlidir. Onların hissettiklerine değer verilmeli ve bu hislerini ciddiye alarak onların kendi içlerinde güven alanı inşa etmeleri oldukça önemlidir. Bununla birlikte bu kişilere karşı sabırla yaklaşım gösterilmelidir

2.Bağımsızlığı Teşvik Etmek: Bu kişileri bağımsızlığa teşvik etmek için küçük adımlar atmaya teşvik etmek epeyce önemli olup bu adımlar kendi kendilerine kararlar alma ve sorumluluk alma becerilerini geliştirmek yönünde olmalıdır. 

Bu kişiler kendi kararlarını alabildikçe bağımlılık döngüsünü kırabilmeye adım adım yaklaşmış olacaklardır. Bu süreçte bu kişilere rehberlik edilmesi ve desteğin esirgenmemesi gerektiği unutulmamalıdır.

3.Güvenli ve Destekleyici Bir Ortam Sağlamak: Bu kişilerin en büyük korkularından birisi reddedilmek olup, onlara güven sağlamak endişelerini azaltıcı bir etken olarak göz önünde bulundurulmalıdır. 

Onlara güven vermek, endişelerini azaltmakla birlikte olumlu davranışlarını ve bağımsızlık adımlarını sürekli olarak takdir etmek, onların özgüvenini arttırıcı nitelikte olacaktır.

4.Açık ve Dürüst İletişim Kurmak: Bu kişilere karşı sınırlar ve duygular açıkça ifade edilmeli ve bu şekilde sağlıklı bir iletişim kurulmalıdır. Onların ihtiyaçlarını ve beklentilerini anlamaya çalışıp bu doğrultuda ihtiyaçlarına yanıt vermek epeyce önemlidir.

5.Profesyonel Yardıma Teşvik Etmek: Netice itibari ile Bağımlı Kişilik Bozukluğu’nun mücadelesinde psikoterapi, ilaç tedavisi ve/veya destek grupları gündeme gelecektir. Bağımlı kişilik bozukluğu olan bireyleri profesyonel yardım alması için teşvik etmek epey önemli olup profesyonel yardım bu süreçte gerçekten etkili olacaktır. 

Terapistler, bağımsızlık ve sağlıklı ilişki kurma becerilerini geliştirmekte bu kişilere yardımcı olacaktır. Destek grupları ise bu kişilerin benzer deneyimler yaşayan kişilerle bağlantı kurmasını sağlayacak olup etkileşimi arttıracaktır ve kişi hem daha az yalnız hissedip hem de yaşadığı durumları kabullenmesi kolaylaşarak süreçte kolaylık sağlanacaktır.

6.Duygusal Sınırları Korumak ve Sorumluluk Paylaşımı: Kendi duygusal sınırlarınızı korumak, hem sizin hem de bağımlı kişilik bozukluğuna sahip bireyin sağlıklı bir ilişki sürdürmesine yardımcı olur. Bununla birlikte onlara destek olurken tüm sorumluluğu üstlenmekten kaçınmak ve onların da sorumluluk almasını sağlamak tüm bu süreç boyunca epey önemli bir durumdur.

7.Olumsuz Davranışları Yönetmek: Olumsuz davranışların yönetilmesinin ilk adımında tabii ki eleştirel olmaktan kaçınmak gelecektir. Yapıcı ve destekleyici bir dil kullanmak, eleştirel ve yargılayıcı olmaktan kaçınmak epeyce önemlidir. Olumsuz eleştiriler, bu bozukluğa sahip bireylerin kendilerini daha da güvensiz hissetmelerine sebep olmaktadır. Bu kişilere karşı pozitif yönlendirmelerde bulunulmalı ve negatif davranışların yerine, pozitif davranışları pekiştirmek ve onları olumlu yönde yönlendirmek faydalıdır.

Bahsetmiş olduğumuz tüm bu yaklaşımlar, bağımlı kişilik bozukluğuna sahip bireylerle daha sağlıklı ve destekleyici ilişkiler kurmanıza elbette yardımcı olacaktır ancak her bireyin ihtiyaçları farklı olabilir, bu nedenle bireysel durumlara göre esneklik göstermek de önemlidir.

 

Yazar
Avatar
Eren Artun ErgülPsikolog2 Temmuz 2024
0/1500
Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı

Henüz yorum yapılmadı