baba figürünün çocuk gelişimine etkisi

Baba Figürünün Çocuk Gelişimindeki Yeri

Ailenin toplumun en küçük birimi olmak ile beraber, bireyi en çok etkileyen birim olduğunu söylemek mümkündür. Öyle ki aile içinde ebeveynlerin çocuklarına karşı olan yaklaşımı ve birbirleriyle olan ilişkisi; aile içinde yaşayan çocukların psikolojisi, karakter gelişimi, sağlıklı sınırlar oluşturabilmesi, geleceğinin nasıl şekilleneceği gibi hayatın birçok önemli noktasında en büyük rolü oynamaktadır.

Güçlü ve sağlıklı bir aile ilişkisi çocuğun gelecekteki hayatını düzenlemesine yardımcı olurken sağlıksız aile dinamikleri ise çocuk üzerinde çok büyük olumsuz sonuçlara yol açabilecektir. Çocuğun hayatında; annesi ile olan ilişkisi, kardeşleri ile olan ilişkisi ve babası ile olan ilişkisi ayrı ayrı çok önemli etkilere yol açar.

Çocuğun babası ile olan ilişkisi hem erkek çocukları hem de kız çocukları üzerinde farklı farklı ve çok önemli etkiler meydana getirir. Kız çocuklarının babalarından gelen sevgiyi alabilmeleri ve baba figürü ile olan ilişkisinin tatmin edici olması; o çocuğun kendi ayakları üzerinde durabilen, sağlıklı sınırlara sahip olan, öz güvenli ve hayır diyebilen bir kadın olması sürecinde ve muhtaçlık hissi yaşamaması açısından çok önemlidir. 

Aynı şekilde bir erkek çocuğunun baba figürü ile olan ilişkisinin tatmin edebilir olması da, o erkek çocuğunun sevgisini gösterebilen, kadınlara saygı duyan, sağlıklı sınırlara sahip olan, öz güvenli yetişkin bir erkek olması için oldukça önemlidir. 

Baba Yokluğu ve Psikolojik Etkileri 

Baba; çocuğun hayatında birçok yaşanmışlıktan, kişiden, olaydan çok daha önemli bir yere sahiptir. Bir çocuğun herhangi bir sebep ile babasından ayrı büyümesinin başlı başına bir travma ve üzüntü sebebi olmasının yanında, psikolojik ve karakteristik olarak da birçok etkisi olmaktadır. 

Babanın çocukta meydana getirdiği bilinen en önemli olumlu etkiler; analitik beceri, akademik yetkinlik, problem çözme becerileri, sağlıklı sınırların oluşturulması, öz güven gelişmesi ve benzeridir. Dolayısıyla baba yokluğunun kişiden en büyük götürülerinin de bu özellikler etrafında şekillendiği söylenebilir. 

Elbette hangi sebepten dolayı baba yokluğu yaşandığına bağlı olarak etkileri değişebilirse de, baba yokluğunun çocuklukta ve yetişkinlikte meydana getirdiği etkilere verilebilecek örnekler şöyledir:

  • Çocuğun dış dünyaya olan hazırlığı negatif etkilenir ve hayatla güçlü bir ilişki kurması zorlaşır.
  • Çocuğun sosyal ve duygusal becerileri sağlıklı gelişemez.
  • Kız çocukları bir güven temsilinden yoksun kalırken erkek çocukları ise sabır ve kararlılık temsilinden yoksun kalır. 
  • Öz güven gelişimi negatif etkilenir. 
  • Özellikle kız çocukları, karşı cins ile kuracakları ilişkiler açısından manipülasyona daha açık hale gelir. 
  • Erkek çocukları, karşı cinse yaklaşım ve karşı cins ile olan ilişkilerde sağlıklı davranışlar sergileme konusunda eksiklik yaşayabilir.
  • Cinsiyet kimliği problemleri yaşanabilir.

Öz Güven Gelişiminde Güçlü Baba Figürünün Etkisi 

Öz güven kişinin; ilişkileri, iş ve eğitim hayatı, sınırlarını koruyabilmesi, psikolojik sağlığı, fiziksel ve zihinsel sağlığı üzerinde oldukça etkili olan temel etmenlerdendir. 

Hal böyle olunca da birçok problemin temelinde yatan sorunlardan biri de öz güven düşüklüğü olmaktadır. Dolayısıyla kişinin öz güveninin yerinde olması oldukça önemlidir. Aile dinamikleri ve yetiştirilme tarzı öz güven üzerinde oldukça etkili iken baba figürünün de öz güven üzerinde ayrıca önemli etkileri bulunmaktadır. 

Öyle ki babası ile güçlü ve sağlıklı bir ilişkiye sahip olan çocuklar, kendini iyi ifade edebilen, sağlıklı sınırlara ve sağlam bir duruşa sahip olan, öz güvenli, tabiri caiz ise her zaman babasının arkasında olacağı güvenine sahip olan yetişkinler haline gelir. 

Ayrıca baba figürünün öz güveni olumlu etkilemesi beraberinde; hayatta var olan stres faktörlerine karşı sağlıklı reaksiyonlar gösterebilmesi, karşı cinsle kaliteli ilişkiler kurabilmesi, yaşanacak olumsuzluklara karşı yersiz bir kaygı yaşamaması gibi birçok faydayı da getirmektedir. 

Ancak burada unutulmaması gereken önemli bir nokta, baba ile nasıl bir ilişkinin öz güveni sağlıklı etkileyeceği noktasıdır. Şöyle ki; tahmin edilenin aksine çocuğuna hayır demeyen, her istediğini yapan ve hayatına hiçbir şekilde müdahale etmeyen bir baba olan kişinin sergilediği tavra nazaran; destekleyici ancak dozunda olacak şekilde otoriter olan bir babanın tavrı, çocuğun öz güven gelişimine daha olumlu katkıda bulunacaktır. 

Baba Kız İlişkisi-Kadının Kimlik ve İlişkilerinde Baba Figürünün Etkisi

Baba figürünün her iki cinsiyetteki çocuklar için önemi büyük olsa da, özellikle kız çocukları üzerinde daha temel ve önemli etkilere sahip olduğu bilinmektedir. 

Öyle ki bir babanın kızı ile olan güçlü ilişkisi ve çocukta oluşan ‘’Arkamda babam var.’’ düşüncesi bir kız çocuğu için onun hayatındaki en şanslı noktalardan biridir. Kız çocuklarının hem kimlik gelişiminde hem de ileride sağlıklı, sevildiği, saygı duyulduğu ve yok sayılmadığı  ilişkiler kurabilen yetişkin bir kadın olabilmesinde baba figürü çok önemli bir yerdedir. 

Kız çocuklarının ilgi gördüğü, değerini belirleyeceği ilk figür aslında babadır. Çünkü annesı ile arasında anne karnına düştüğü andan itibaren doğal bir bağı bulunmaktadır; ancak baba ile doğumdan sonra tanışır ve aslında daha bağımsızdır. Dolayısıyla kız çocukları, aslında ilk kez babasının gözünden kendi benlik değerinin farkına varır. Dolayısıyla burada; babanın kızına olan yaklaşımının sağlıklı olması, onu koruyup kollar iken farkında olmadan cinsiyet kalıplarını dayatmaması, öz güveninin düşmesine neden olmaması vs. çok önemlidir. Babanın kızı ile ilişkisi psikolojik sağlık ve karakter gelişiminin yanında ayrıca kadınlık kimliğinin gelişmesi ve kurulacak ilişkilerin sağlığı üzerinde de oldukça etkilidir. 

Eş seçimi her insanın hayatında çok önemli bir yerde iken kadınlar açısından bu seçimin daha farklı yönleri de vardır. Baba figürü ise kızının ileride yetişkin bir birey olduğunda yapacağı eş seçimi üzerinde oldukça etkilidir. Öyle ki babaları ile sağlıklı bir ilişkiye sahip olan kadınlar daha ziyade babasına benzeyen erkeklerden hoşlanırken; babası ile olan ilişkisi sağlıklı olmayan kadınlar, babasının tam tersi özelliklere sahip veya kendisine göre daha olgun erkekleri hayatına almaya meyilli ve bu konuda manipülasyona açık bir halde olabilecektir. 

Baba Oğul İlişkisinin Maskülenite Üzerindeki Etkisi 

Daha çok erkekler ile bağdaştırılan maskülenite ya da  maskülenlik denilen kavram genellikle; öz güvenli, dik ve sağlam bir duruş ile iletişim becerileri yüksek olan kişilik özellikleri ile bağdaştırılan bir haldir. Elbette bu özellikler maskülinitenin sağlıklı ve olması gereken yönünü ifade eder. 

Ancak bir de çoğu kişi tarafından yanlış tanımlandırılan ve masküleniteyi toksik hale getiren yanları vardır. Toksik maskülenite de denilen bu yanlar ise daha agresif, cinsiyetçi, nazik olmayan davranışları ifade etmektedir. Bu anlamda her erkeğin maskülenliği doğru tanımlaması ve hareketlerini bu yönde düzenlemesi oldukça önemlidir. 

Yetişkin bir erkeğin masküleniteden anladıkları ve maskülen enerjisi çoğu zaman çocukluğundan gelen anıları ve yetiştirilme tarzı ile oldukça yakından ilişkilidir.

Özellikle baba figürü ve erkek çocuğun babası ile olan ilişkisi, çocuğun toksik maskülenlikten uzak bir anlayışa sahip olması için çok önemlidir. Erkek çocukların büyüme çağında iken en büyük idollerinin babası olduğunu söylememiz gerekir. Dolayısıyla çocuk, babasının hareketlerini taklit ederek ve onun insanlara yaklaşımını, sözlerini, davranışlarını doğru bilerek büyüyecektir. 

Hal böyleyken; babanın hem çocuğa olan yaklaşımının hem de diğer insanlara olan yaklaşımı, evdeki problemlere çözümcül yaklaşması, kadınlara karşı nazik bir tavra sahip olması vb. özellikler çocuğun sağlıklı maskülen enerjiye sahip yetişkin bir erkek olmasında etkilidir.

Baskıcı ve Otoriter Baba Figürü İle Büyümenin Psikolojiye Etkisi

Baskıcı ve otoriter aile yapısı sanılanın aksine çocuğunuzun daha ahlaklı ya da daha disiplinli bir insan olarak büyümesini sağlamaz ve çocuğunuzun üzerinde olumlu etkilere yol açmaz. 

Daha eski yıllarda günümüze nazaran daha baskın olan bu düşünce aslında günümüz yetişkinlerinde sık sık görülen öz güven düşüklüğü, anksiyete, depresyon gibi birçok psikolojik sorunun kapısını aralamanın yanında mutsuz evlilikler, iş hayatında mutsuz kişiler, sağlıksız ilişkiler gibi birçok olumsuzluğun da önemli etmenlerinden biridir. 

Geleneksel düşüncelere göre özellikle baba figürünün baskın olması, kuralcı olması, otoriter olması, sevgisini göstermemesi ve anneye nazaran daha çok korku veren ebeveyn olması hakim olsa da aslında babanın şefkati ve merhameti ile çocuklarına göstermekten çekinmediği sevgisi hem kız hem erkek çocukları açısından gücün ve sevginin temsilidir. Babası ile ilişkisi daha sağlıklı ve sevgi dolu olan çocuklar, diğer çocuklara kıyasla çok daha öz güvenli ve sevgi dolu yetişkinlere dönüşmektedir. Baskıcı ve otoriter babanın en büyük götürüleri ise yetersizlik korkusu yaşayan, öz güvensiz, aşağılık kompleksine sahip, sağlıklı sınırlar geliştiremeyen ve ilişkilerinde doğru tavırlar sergileyemeyen yetişkinlerin var olmasına neden olmasıdır. 

Duygusal İlişkinin Güçlü Olduğu Baba- Çocuk İlişkisinin Psikolojiye Etkisi 

Aile içindeki duygusal dinamiklerin sağlam olduğu ve özellikle baba ile çocuk, anne ile çocuk ve anne ile babanın arasındaki duygusal ilişkinin dengeli kurulabildiği ailelerde her bireyin kendine özgü sağlıklı duygu dinamikleri geliştirmesi çok daha kolaydır. Bununla birlikte konuya baba çocuk arasındaki duygusal ilişkiler özelinde bakacak olursak; baba ve çocuğun duygusal ilişkisi sağlam ve samimi olduğunda kız çocuklarında ilgi tatmini ve kendi öz değerinin farkına varma potansiyeli artacak; erkek çocuklarında ise duygularını sağlıklı ifade edebilmek ve sağlam duygusal ilişkiler geliştirerek bunun bir zayıflık olduğu düşüncesinden kurtulmak daha kolay hâle gelecektir. 

Öyle ki baba; evde işlerin doğru ilerlemesini, herkesin görevini yerine getirmesini ve çocukların disiplinli büyümesini sağlayan bir otorite olmanın yanında çocuklarıyla doğru şekilde duygusal ilişki geliştirebilen ve sevgi bağı kurabilen bir ebeveyn olmalıdır. Babası ile sağlıklı duygusal ilişkilere sahip bir çocukluk geçiren yetişkinlerde ise öz güven düşüklüğü, depresyon, anksiyete, değersizlik ve yetersizlik korkuları gibi birçok psikolojik sorunun ortaya çıkma ihtimali, sağlıksız bir duygusal yapının içinde büyüyen yetişkinlere nazaran çok daha düşük olacaktır. 

Eşitlikçi Baba Figürünün Psikolojideki Rolü

Bir babanın tek bir çocuğuna olan yaklaşımının yanında aynı zamanda birden fazla çocuğu olması durumunda çocuklarıyla kurduğu ilişkinin ve onlara karşı olan mesafesinin eşit ölçüde olması da çok önemlidir. 

Özellikle; kardeşleri birbiri ile bir yarış halinde hissettiren ve sürekli onları kıyaslayan, aynı yoldan ilerleyerek aynı özelliklere sahip olmaları gerektiğini düşünen, çocuklarının duygularına ayrı ayrı önem vermeyen babalar, aslında bu çocuklardan her birinin ilerideki psikolojilerinde oluşabilecek sorunlarının da kapısını henüz küçükken aralamış bulunacaktır. Örneğin farklı cinsiyetteki çocuklarına karşı farklı yaklaşım sergilemek, kız çocuğuna ya da erkek çocuğuna karşı daha kuralcı olmak, bir çocuğunu takdir ederken diğerine sürekli daha başarılı olması gerektiğini öğütlemek ya da bir çocuğuyla daha yoğun bir duygusal ilişki kurduğunu söylemek yalnızca daha geri planda kalan çocuğu için değil, ön plana çıkardığı çocuğu için de büyük psikolojik sorunlara sebep teşkil edebilecektir. 

Örneğin bir çocuğu için öz güven düşüklüğüne neden olan bir problem aslında diğer çocuğu için de ego, bencillik gibi olumsuz özelliklerinin sebebi olacaktır. Bu nedenle yalnızca bireysel olarak baba çocuk ilişkisi değil; genel olarak kardeşler ve baba arasındaki ilişki dinamiklerini de sağlıklı ve dengeli kurabilmek oldukça önemlidir. 

Babanın Duygusal Uzaklığının Psikolojiye Etkileri

Babanın varlığı yalnızca maddi ya da otoriter bir açıdan var olduğunda, çocuk belki alacağı oyuncaklar ile, ödevlerini yapmanın okulda getireceği popülerlik ve çalışkanlık ile ya da giyeceği giysiler vs. ile tatmin olacak gibi hissedilebilir, ancak bir çocuğun ihtiyacı aslında hiçbir zaman maddi değildir. 

Bir çocuk babası ile duygusal bir ilişki kuramıyor ya da her zaman babasına karşı duygusal bir uzaklığa sahip olduğunu hissediyorsa ölçülebilen hiçbir paranın o çocuğu tatmin edeceği söylenemez. 

Öyle ki; duygusal bir uzaklığa sahip olduğunu bildiği babasından tablet ya da akıllı telefon alan bir çocuğun sevinci ile babası ile sağlıklı duygusal ilişkiye ve güçlü bir sevgi bağına sahip olduğunu bilen bir çocuğun babası tarafından alınan çikolataya sevinci hiçbir zaman bir olamayacaktır. 

Başlangıçta tablet alan çocuğun daha şanslı ve istediklerini elde eden bir çocukluk geçireceği düşünülse de o çocuk; değersizlik hissi, sağlıksız sınırlar, düşük öz güven gibi birçok sorunla baş etmek zorunda kalacaktır. Oysa babası ile kurduğu ilişkiden emin olan ve ondan bir çikolata alan çocuğa babası tarafından verilen hediye; aslında tabletten çok daha kıymetli olan sevgi, şefkat ve güven duygularıdır. 

Toplumsal Normların Baba Figürüne Etkileri

Toplumumuzda özellikle geleneksel düşüncelerin hüküm sürdüğü ailelerde, babanın çocuklarına karşı kuralcı ve otoriter yaklaşması gerektiği, çocukların babasından muhakkak korkması gerektiği, evde birine kızılacaksa bunun baba tarafından yapılması gerektiği düşüncesi oldukça hakimdir. 

Oysa tüm bunlar baba ile çocuk arasında hiçbir zaman sağlıklı bir ilişki kurulmaması gibi birçok psikolojik sorunun temelinde önemli bir faktörü beraberinde getirecektir. Öyle ki çocuk babasından korktuğu için değil, babasına saygı duyduğu ve değer verdiği için onu üzecek şekilde hareket etmemesi gerektiğini bilmelidir. 

Ya da bir çocuk babasının ona kızmasından ya da onu cezalandırmasından değil babasına verdiği değerden dolayı ona saygılı davranmalıdır. Toplumsal normların gerektirdiğinin aksine çocuğun babasına duyduğu saygı, korkunun değil; sevginin bir sonucu olmalıdır. 

Toplumsal normların aile dinamikleri üzerinde bu kadar etkili ve baskın olmasının birçok negatif etkileri vardır ve bunlardan en önemlisi de öz güvensiz, yetersizlik kaygısı ile mücadele eden, herhangi bir olumsuzlukta arkasında babasının duracağına ikna olmayan, sağlıklı sınırlar geliştiremeyen, duygusal açıdan tatminsiz olan insanlar yetişmesine neden olmasıdır. Kaldı ki bunlar da günümüzde psikolojik sorunların kapısını en sık aralayan nedenlerdir. 

Baba ve Anne Figürlerinin Ortak Etkisi: Ebeveynler Arasında Denge

Ebeveynlerin ayrı ayrı çocuklarıyla olan ilişkisinin çok önemli olmasının yanında bu ilişkiler arasında bir denge bulunmasının da önemi büyüktür. 

Annesi ile çok bağlı bir çocuğun babasından çok kopuk büyümesi ya da babası ile güçlü bir sevgi bağı ile bağlı olan bir çocuğun annesi ile tatmin eden bir sevgi bağı ve sağlıklı bir ilişkiye sahip olmaması, o çocuğun psikolojik açıdan sağlıklı bir yetişkin olmasının önünde oldukça büyük bir engeldir. 

Dolayısıyla ebeveynlerin sürekli diğer ebeveyn ile kendini kıyaslaması, çocuğa sürekli hangi ebeveynini daha çok sevdiğinin sorulması, anne ve babanın çocuğun yanında birbirlerinin arkasından konuşmaları, çocukla ortak vakit geçirmemeleri, iyi polis kötü polis şeklinde bir dinamik geliştirmeleri de çocuğu oldukça negatif etkileyecektir. 

Çünkü bir çocuğun ihtiyacı, tek bir ebeveyni ile çok iyi bir ilişkiye sahip olmak değil; her iki ebeveyni ile dengeli ve sağlıklı ilişkiler geliştirmesidir. Bir ailede; anne ile babanın çocukla baş başa geçirdikleri vakitlerin dengeli olması, çocuğun üzerindeki otoritenin eşit paylaşımla kurulması, çocuğa karşı her iki ebeveynin de şefkatli yaklaşması ve dengeli bir sevgi bağı kurulması çok önemlidir.

Psikanalitik Açıdan Baba Figürü: Freud, Lacan ve Psikoseksüel Gelişim 

Freud, babası olarak bilindiği psikanaliz kuramında psikolojik sorunların bilinçdışında bastırılan çatışmalar ve olumsuz duygulardan kaynaklandığını savunur. Psikanaliz ile baba figürünün rolünü birleştirdiğimizde ise karşımıza çocukluk döneminde babası ile duygusal ilişki kuramayan, baba figürü kaynaklı travmalar yaşayan ve çoğu zaman bunları dile getiremeyerek bilinç dışına iten bireyler çıkar. 

Büyüme çağındaki bir çocuk; bazı zamanlarda yaşadığı travmaları duygusal yakınlık kurduğu kişiler ile paylaşabilir ancak çoğu zaman, özellikle de ailesinden kaynaklı bir travma söz konusu olduğunda, duygularını ve yaşadıklarını dile getiremeyip bastırabilir. Bu da Freud’un psikanaliz kuramında da bahsettiği gibi bilinç dışında yaşanan çatışmalara neden olur. 

Bilinç dışında baba nedeniyle oluşan olumsuz inançlar ve çatışmalar ise çoğu zaman kişide öz güven düşüklüğü, sağlıklı ilişkilerin içinde yer alamama, depresyon, anksiyete bozukluğu gibi psikolojik sorunların temeline oturur. 

Jaques Lacan, psikoloji ile ilgili birçok çalışmanın altına imzasını atmış olsa da en önemlileri Freud’un da etkisi altında kalarak yaptığı psikanaliz çalışmalarıdır. Lacan’ın babalık ile ilgili düşünceleri ise babalık kavramının yapay olduğu ve baba olarak doğulmadığı temeline dayanmaktadır. Buradan yola çıkılarak aslında babalığın öğrenilen bir olgu olduğu sonucuna varılabilecektir. 

Bu mantıkta düşüncelerimizi genişlettiğimizde; anne ile çocuk arasındaki bağın, çocuğun anne karnına düştüğü andan itibaren doğal olarak geliştiğini; anne ile baba arasındaki bağın ise doğumdan sonra ve zamanla gelişen bir bağ olduğunu söylemek doğru olacaktır. Sonradan oluşan bir bağın sağlıklı olması ve sevgi dinamiklerinin güçlü kurulabilmesi oldukça önemlidir ve baba-çocuk ilişkisinde bunun babanın yönetiminde olacağı açıktır. Dolayısıyla burada babanın; bağın sağlıklı oluşması için çaba harcaması, çocuğun büyüme sürecinde yaşayacağı gelişim evrelerine yakından şahitlik etmesi, çocuğu ile güçlü bir sevgi bağı kurup bu sevgiyi çocuğuna da yeterince gösterebilmesi çok önemlidir. Aksi hâlde çocuk baba açısından duygusal bir eksikliğe sahip olacak ve psikolojik gelişiminin olumsuz etkilenmesinin yanında karakteristik gelişimi, ilişkileri, hayatta durduğu yer vs. de olumsuz etkilenecektir. 

Yazar
Avatar
Eren Artun ErgülPsikolog28 Eylül 2024
0/1500
Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı

Henüz yorum yapılmadı